1 Aralık 2011 Perşembe

İş Dünyası


Her şey düşüncede başlar; kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak, hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya yaratma hakkı bize verilmiştir. Düşünce hem yönetici hem üreticidir. Hayatın erkek boyutu, hepimizin içindeki bilinçli ve yönetici düşüncedir. Dişi boyutu ise bilinçaltından gelen alıcı ve yaratıcı yollardır. 
İnsan yaşamında her şey düşünce ile başlar. Hayatı oluşturan şeyler, düşüncenin sürekli değişen kreasyonlarıdır. İnsanların gerçek dedikleri şey psikojenezle, yani düşüncenin görünmeyen dünyasında başlamıştır. Psikojenez iki temel unsur üzerinde agırlıklı olarak durmaktadır. Bunlardan biri bedenin yapıcısı olarak nitelendirilen bilinçaltı, diğeri de bilinçtir. Bilinçaltı bedensel fonksiyonları düzenler. Buna karşılık bilinç; verdiği emirle, bilinçaltını yönlendirir. Bilinçli olarak düşündüğümüz her şey bilinçaltına etki eder. Dünya da bu doğrultuda zihinsel bir dünyadır. Kullandığımız her şey önceleri bir düşünceden ibaretti. Günümüzdeki hiçbir şey, geçmişin düşünce ve hayallerinden başka bir şey değildir. Hepsi önce düşüncede oluşturuldu ve düşüncenin yaratıcı sürecinin ürünü olarak gerçekleşti.
      Düşüncenin insan beyniyle sınırlı olduğunu düşünmek yanıltır bizi. İnsan beyni düşüncenin bir aracıdır yalnızca. İnsana yaşadığı alemde seçim yapabilme ayrıcalığı verilmiştir, düşüncelerini yönlendirebilme ve fikirlerini ifade etme hakkı tanınmıştır. İnsan, bireysel akılla birlikte kendi hayatını yaratır. Kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak, hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya yaratma hakkı verilmiştir bizlere.
      Evrensel zeka, insana kendi imajını yaratma hakkı vermiştir. Çünkü insanoğlu evrensel zekanın bir yansımasıdır. Eğer kişi, içinde bulunan bu muazzam gücün varlığını inkar eder veya umursamazsa kendi ve çevresi için pek de verimli işler yapıyor sayılmaz. Başka bir deyişle bilinç ve bilinçaltı olmak üzere iki görünümlü tek bir akıl vardır.
  •       Kendini yönetmenin yolu; ışık gök gürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelmektedir daima. Eylemin temel olgusu olan düşünce, insan bedeninin bilinçaltındadır ve bilinçaltı, bedenin yapıcısı olarak bilinir. Bedenin fonksiyonlarının otomatik olarak yürümesini sağlar. Bilinç; bilinçaltına direktifler verir. Bilinçaltı yalnızca emirler alıp bunları mantıki kıyaslamayla (kurala dayalı çıkarımla) yargılayarak yerine getirdiği için gönüllü hizmetkar adını alır. Karar vermek, bilincin bilinçaltına verdiği emre göre gerçekleşecektir. Verdiğimiz her emir, oluşturduğumuz her önerme, benimsediğimiz her inanç bilinçaltına kaydolur. Bilinçaltı mükemmel bir belleğe sahiptir ve o kayıtlı talimatlar gerektiğinde kendiliğinden ortaya çıkar.
      Finlandiya’daki insanların sıcak saunalarda yıkandıktan sonra çıkıp karlarda yuvarlanmaları ve hasta olmamaları soğuktan rahatsız olmamayı öğrenmelerinden kaynaklanıyor. Kurallarınızı siz koyun ve bilinçaltınızı (hizmetkarınızı) bunları uygulamakla görevlendirin.
      İster uyuyor olalım ister uyanık, istem dışı hayat süreriz. Kalbimizin atmasını, midemize yemekleri sindirmesini söylemek durumununda olsaydık ne kadar zor olurdu. Bedenin her hücresinde ve atomunda bir zeka var ve bu zeka bilinçaltına bağlıdır.
  •       İste ve sahip ol; bilimin büyük adımlarla ilerlediği günümüzde düşüncenin bilimsel olarak anlaşılması için çok az çaba gösteriliyor. Aklımızdan geçen şeyler ergeç ortaya çıkar. Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür. Bilinçli olarak yeni bir hayata başlamaya karar versek de bilinçaltına yeni düşünce biçimimizi işlemedikçe o, bir hafta, bir ay, bir yıl önce verdiğimiz emirleri yerine getirmeyi sürdürür.
      Hiç enerji kaybettiğinizi, kolayca yorulduğunuzu, her bulaşıcı hastalığa yakalanacak kadar zayıf düştüğünüzü düşündüğünüz oldu mu? Olduysa ve sonuçta düşündüğünüz şey başınıza geldiyse şaşırmayın. Emir alıcı ve uygulayıcı bölümler tam bir uyum içinde çalışmış demektir. Bir gün terliyken açık pencerenin önünde rüzgara karşı oturduğunuzu varsayın. O anda ferahladınız ama aynı zamanda da biraz rahatsızlık hissettiniz; çünkü bir yerlerden “cereyanda kalmanın soğuk algınlığına neden olduğunu” duymuştunuz. Bu sözlere duyduğunuz inanç, sizin nezle olmanızı sağladı ve oldunuz. Bilinçaltı, kayıtlarından bu inancı bulur ve gerekeni yapar. Cereyanda kaldığınızı gören bilinçaltı, beden normal seyrindeyken bile görevini sürdürür ve soğuğu size hissettirir. Aslında hastalığın nedeni cereyanda kalmak değil, cereyanda kalınca hasta olunacağına inanmaktır.
  •       İnsanlar kendileri için kurallar, sınırlar ve yasalar koyarlar, sonra da bunların esiri olup mutsuz bir yaşantı sürerler, hayatlarının sonuna kadar bu kurallarıyla birlikte kalırlar. Oysaki kendini yönetme yöntemiyle bu sorunun üstesinden kolaylıkla gelinebilir.
  •       Bilinçaltına daha iyi, verimli kurallar yerleştirerek hayatlarını kurtarmış pekçok insan vardır çevremizde. Unutmayın ki bilinçaltınıza yalnızca siz emir verebilirsiniz. Başka birinin sizinle ilgili düşüncelerinin kararlarınızı etkilediğini düşünebilirsiniz, ancak bu etki yalnızca siz kabul ettiğiniz için oluşmaktadır.
  •       İnancınızı değiştirin ki hayatınız değişsin. Bu hayatta öğreneceğiniz en önemli şey budur: Düşüncelerinizi yalnızca siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor. Kendini yönetme sanatının temel kaidesi şu ilkeleri benimsemek ve bilinçaltına yerleştirmekle başlar;
·        Düşüncelerimi seçme hakkım olduğunu idrak ettim,
·        Başkalarının benimle ilgili düşünceleri beni bağlamaz,
·        Ben izin vermedikçe kimse benim düşüncelerimi biçimlendiremez,
·        Kendim için sağlık, mutluluk, refah, sevgi ve anlayış düşüncelerini seçiyorum,
·        Korku ve nefrete düşüncelerimde yer yok,
·        Bu andan itibaren hayatımın hakimi benim.
      Düşünce ek eylem biçimi sloganının temelinde, “iste ve sahip ol” prensibi vardır. Kişiler, elde etmek istedikleri şeyi bu prensiple kendilerine ilke edindikleri sürece bir gün bilinçaltları o fırsatı yakalamalarını sağlayacaktır.
      Kendiniz olma cesaretini gösterin; “hepsinden önemlisi kendine karşı dürüst olmandır. Gece gündüz  bu doğruluğu izlersen kimseye karşı yanlış olmazsın.” Shakespeare
      “Evrenin en vazgeçilmez varlığı sizsiniz. Nerede olduğunuz, ne olduğunuz, hayatınızın ne denli büyük ya da küçük olduğu önemli değil, kendi dünyanızın merkezi sizsiniz ve daima öyle kalacaksınız. “    Frances  Wilshire
      “Kendi kendisinin yasası olan insana hiçbir yasa gerekmez, hiçbir yasayı çiğnemez o gerçek bir kraldır.”  George  Chapman
      İnsan kendisini küçümser ve sürekli başkalarıyla karşılaştırır. Yalnız bir insan dünyada ne yapabilir? Çok şey. İnsan bilinçli olarak düşünebildiği, güvenle beklediği ve mümkün olduğuna inandığı her şeyi yapabilir. Evren sınır koymaz; biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi. Bir insan kendini arıyorsa kaybettiği yere bakmalıdır. Acaba hiç tanımış mıdır kendisini? Hayatımıza hakim olmanın yolu bilincimizi kullanmaktan geçer. Yönetimi yürüten bilinçtir. Bilinç, hayatla nasıl ilişki kuracağımıza karar verir, ifade yollarını seçer.
      Ne yazık ki son zamanlarda bazı kişiler kadere inanmaktadırlar. Hayatın böyle takdir edildiğine ve onun hiçbir şekilde değiştirilmeyeceğine, hayatlarının kontrolünün asla kendi ellerinde olmadığına inanırlar. Bunlar hep yanlış motivasyonlardan ya da kendini yönetme sanatının yanlış yönde kullanılmasından kaynaklanır.
  • ·        Bir düşünce eken bir eylem biçer,
  • ·        Bir eylem eken bir alışkanlık biçer,
  • ·        Bir alışkanlık eken bir karakter biçer,
  • ·        Bir karakter eken kaderini biçer.
Olumsuz düşünmenin sonucu daha sonra gelecek dramatik hadiselerin ön hazırlığıdır.
      Her güçlüğün üstesinden gelmenin bir yolu vardır ve ne kadar şanslıyız ki  kendi kendimize yarattığımız bu güçlüklerin üstesinden gelebilme olanağına sahibiz. Kendimiz için hazırladığımız rahatsız yataklarda sonsuza dek uyumak zorunda değiliz. Çözüm, bilinçaltımızı yeniden düzenlemekte yatıyor. Bilinçaltı bedenimizin mimarı olduğuna göre, işe önce verdiğimiz emirleri değiştirmekle başlamalıyız.
  •       Şimdi yeni bir hayata başlamak için bilinçaltımızı yeniden yapılandırmamızı sağlayacak kişisel temel anayasalarımızı vereceğiz. Bu, aynı zamanda kendi kendini yönetme sanatında başarıya atılmanın temel adımlarıdır ve her kişi tarafından iyi bilinmeli ustaca uygulanmalıdır:
  • ·        Bu hayatımın dönüm noktası,
  • ·        Geçmişimi siliyorum. Gelecek ise seçimimi yapmamı bekliyor,
  • ·        İşte bu anda yarınlarıma yön veriyorum,
  • ·        Geçmişte yaptığım tüm hatalar için kendimi bağışlıyorum,
  • ·        Kendim için yalnızca deneyimlemek istediğim şeyleri seçiyorum,
  • ·        Seçtiklerim sağlık, zenginlik, bolluk, mutluluk, arkadaşlık ve iş yaşamında başarıdır.
      Bunları bilinçaltına yapılandırman da her şeyden önemlisi, kendine karşı dürüst olmandır. Haydi kendin olma cesaretini göster.
      Amaçlara ulaşmak için beş ilke; “iste senin olsun” ilkesini uygulamak yeni benliğinizle daha kolay olacaktır. Yeni kişiliğinizle artık yeni bir hayata başlıyorsunuz ve yeni hedefleriniz olacaktır. İnançla başlayıp başarıyla son bulan beş basamak şöyle sıralanabilir:
  • ·        Kendiniz için ideal zihinsel imajı belirleyin,
  • ·        Çaba göstermeden, yalnızca inanmak hiçbir işe yaramaz,
  • ·        Düşüncelerinizi kendinize saklayın,
  • ·        Esnek olun; gerekirse plan değişikliği yapın,
  • ·        Gözlerinizi hedeften ayırmayın, işi yarı yolda bırakmayın.
      Sınırsız fikir kaynağını kullanma; hepimizin içinde, derinlerde yüzyılların bilgeliği yatar. Asla tüketilemeyecek, sonsuz bir yaratıcı fikirler kaynağı saklıdır içimizde. Yaratıcılığı geliştirmek için dört kural:
  • ·        Düşüncelerinizi bir noktada yoğunlaştırın,
  • ·        Derinlemesine düşünmek aceleye gelmez,
  • ·        Fikirler geldiğinde hazır olun,
  • ·        Şimdi fikirlerinizi kullanmaya hazırsınız.
      Yaratıcı imgelemenin gücü; yaratıcı imgelemeyi anlayarak ve uygulayarak tüm hayatınızı yeniden düzenleyebilirsiniz. Yaratıcı imgeleme sayesinde kişinin kendisiyle ve yaşadığı dünya ile ilgili inancını, dolayısıyla bu inancın ürünlerini değiştirmek mümkündür. Yaratıcı imgeleme ısrarla kullanılırsa, fikrin olduğu her yerde başarı da vardır. Hepimiz mucit olamayız. Fakat yaratıcı imgeleme birçok yerde, hayatın basit şeylerinde de kullanılabilir.
      Kendine güven nasıl oluşturulur; “kendine güven, aklın kesin bir inanç ve güvenle büyük ve gurur verici işlerde kullanılmasıdır.” (Çiçero)
  •       İlk önce kişinin kendine olan güvenini yitirmesine neden olan  korkulardan (başarısızlık, alaya alınma, reddedilme, onaylanmama, istenmeyen sonuçlarla karşılaşma   gibi korkular) arınması gerekir. Hepimiz kendine güvenin gerekliliğini biliyoruz. Kişinin kendine güvenini yitirmesine neden olan korkulardan biri başarısızlık korkusudur. İşte, evde, okulda, nerede olursa olsun yaptığımız her şeyde hayatı, ifade ettiğimizi ve bu hayatın sonsuz ve mükemmel olduğunu anlamalıyız.
  •       Gelişen zaman içerisinde hedeflerinize nasıl adım adım yaklaştığınızı ya da bazılarına daha şimdiden ulaştığınızı göreceksiniz. İşte bu anda kendine güven olgunuz gelişecek, bilinçaltına güvenmenin verdiği rahatlığı hissedeceksiniz. Artık siz de başarılı bir insansınız ve kendini yönetme sanatındaki yeni ilkeleriniz aşağıdaki gibi olacaktır:
  • ·        Kendimi harika hissediyorum! Güçlü ve sağlıklıyım ve bunun tadını çıkarıyorum,
  • ·        Yaptığımı iyi yaparım ve doğal olarak da hep iyi sonuçlar alırım,
  • ·        Deneyimlerimi harika insanlarla paylaşıyorum,
  • ·        İhtiyaç duyduklarım ve bana ihtiyacı olanlar kapıma gelir,
  • ·        Düş gücümü yapıcı kullanarak arzuladığım hayatı gözümde canlandırıyorum,
  • ·        Bütün düşlerim harika bir biçimde gerçekleşiyorlar,
  • ·        Hayatımdaki iyiliğin gücüne inanıyorum; rahatım huzurluyum.
      İlk adım karar vermek; “düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.”(Thomas Wilson)
      Her şeyden önce ilk adım karar vermekle başlar, hangi yöne gidileceğini belirleyen rüzgar değil, yelkendir. Yelkeni biz ayarlarız ve gitmek istediğimiz yere kendimiz yöneliriz. Kararsızlık denizinde yüzüp durmaktan kurtulmanın iyi bir yolu  kağıt kalem kullanarak düşüncelerinizi düzene sokmaktır. Kesin kararlar vermeyi öğrenmeliyiz. İnsana seçme hakkı verilmiştir. Kullanıp kullanmamak kendisine bağlıdır. Unuttuğumuz bir ismi hatırlamak için kendimizi zorladıkça işimiz daha da güçleşir; bir an için rahatlayıp gevşersek birden hatırlayıveririz. Karar verirken de aynı şey geçerlidir.
      Kendini yönetme refah getirir; bunun için şu dört ilke hatırlanmalıdır:
  • ·        Tanrının bize duyduğu sevgi kişiye, yere, şarta ve ortama bağlı değildir,
  • ·        Kendi kendimize koyduğumuz sınırlamaları ortadan kaldırmak bizim elimizdedir,
  • ·        Düşündüğünüz, inandığınız  ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir,
  • ·        Verdiğiniz ölçüde hayattan geri  alırsınız. Hayatla bir bütünsünüz.
      Her insanın kendine has bir refah, zenginlik ölçüsü vardır. Bu yüzden, para kazanmak refah bilincinin yan ürünlerinden biri olmasına rağmen, refah sahibi olmak için mutlaka bir servete sahip olmak gerekmez. Gerçek refah içsel hakimiyetle başlar ki bu yaşamın her alanında zenginlik getirir. Kötü olan para değildir. Kötü olan; parayı çok fazla sevmek, onu tüm iyiliklerin kaynağından önde tutmaktır. Sevgi ve zenginlik birbirini tamamlar.
      İşler kötü gittiğinde ne yapmalı; hepimizin hayatında her şeyin kötüye gittiği zamanlar vardır; planlar ters gider, umutla beklenen kararlar gerçekleşmez, hastalık ve kazalar günlük hayatın akışını aksatır. Böyle zamanlarda hepimiz dayanacak bir şeyler ararız. İşler ters gittiğinde gerçeği kanıtlama ve hayatımızdaki gücü gösterme fırsatına sahip oluruz. Var olan koşullara neyin neden olduğu gerçekten önemli değil. Samanlık yanıyorsa yangını neyin başlattığının ne önemi var. Sorulması gereken soru “Yangını söndürmek için ne yapmalıyım” olmalı. İnandığımız, kabullendiğimiz ve güvenle beklediğimiz her şeye sahip oluruz. Bu, hayat tarafından doldurulmak üzere elimizde tuttuğumuz kalıptır. Kötü gidiyormuş gibi görünen şeyler gerektiği gibi karşılanırsa pekala tebdil-i kıyafet etmiş nimetlere dönüşebilirler. Yaşadığınız her şey kaçınılmaz bir yasanın sonucudur ve o yasayı yöneten yalnızca sizsiniz.
  •       Zamanın efendisi olun; bunun için gerekli olan düşünce şudur: “Bilinçaltıma belli bir işi, belli bir zamanda bitirmesi için emir verirsem, düşüncenin görünmeyen dünyası sayesinde başarılacağını bilerek ve buna güvenerek adeta kanatlanırım ve fazla çaba harcamadan işi başarırım.” Zaman insanların sonsuzluk ölçüsüdür. Bilinçaltının düşündüğümüz gibi bir zaman kavramı yoktur. Hayatımızı yönetmesine izin verdiğimiz zaman programları, kendi düşüncemizin ürünüdür. Hep şimdiki zamanda çalışır. Özne, zihin denen bilinçaltı, tamamıyla bilince bağlıdır. Bilinçaltına emirler verirken, onun zaman ve yerden habersiz olduğunu hatırlayalım. Onu koşullandıran bizleriz. Evet hayatımızı, geleceğimizi düşüncelerimizle yaratıyoruz
      İyi bir bellek için dört ilke; bizi etkileyen şeyler kolayca hatırlanır. Dikkat edersek, bilinçaltına kesin direktif verirsek, hatırlamak istediğimiz her şeyi hatırlarız. İyi bellek denen, çağırılmayı bekleyen bilgiyi hatırlama yeteneğine, her yaşta sahip olunabilir.
·        Dur-Bak-Dinle,
  • ·        Öğrenme süreci fikirlerin birleştirilmesine bağlıdır,
  • ·        Sizin için çalışmasını istiyorsanız belleğinize güvenin,
  • ·        Kendini yönetme, kesin sonuçlar getiren kesin bir eylemdir.
      Sakinleştirici haplar almadan rahatlama; hepimiz hayatın dış kenarında çok hızlı hareket etmenin sonucu olan karmaşanın esaretine düşeriz, sonra içimize dönmek, sakinleşmek ve asla karmaşaya düşmeyen, acele içinde olmayan ve rahatsız olmayan iç huzurunu yaşamak isteriz. Bu, var oluşumuzun gerçeğidir. Onu anlamamızı bekler yalnızca.
      Endişelenmeyi bırak, yaşamaya bak; endişe, zihinde dolaşan ince bir korku akıntısıdır, ne kadar uzun süre akarsa o kadar derin izler bırakır. Endişe her bakımdan bir sorun yaratıcıdır. Böylelikle bu akıntı, zihnin üretme kabiliyetinde azalmaya yol açar. Endişenin üstesinden gelmek için, endişenin hiçbir şey kazandırmadığını, sahibine zarar verdiğini, en büyük arzularımızın gerçekleşmesine engel olduğunu, uzun vadede hayatımıza olumsuz etkileri olacağını kabul etmek gerekir.
  •       Korku sizi yenmesin, siz korkuyu yenin; korku, insanlığın bir numaralı düşmanıdır. Korku, bir duygudur. Makul veya akılcı değildir. Düşmanınızın kim ya da ne olduğu hiç önemli değil, onun en güçlü silahı sizin korkunuzdur. Bu düşmandan korkmaya başladığınız an sizden güçlü duruma geçer. “Korkaklar bin kez ölür” derler. Her korku küçük bir ölümdür. Temelde her korku bir ölüm korkusudur. Ölümden korkmaktan kurtulursak, hayatla korkusuzca yüz yüze gelebiliriz. Ölüme “son düşman” denir; aslında o yenmemiz gereken ilk düşmandır.
      Hayatla mücadele etmek yerine, hayatla dans etmek daha akıllıcadır. Ancak bu demek değildir ki, insan yaşamı boyunca karşılaştığı her olayı kabullenip hiç direnmemelidir. Söylenmek istenen her konuda uzlaşıya kapalı bir direnç göstermenin anlamsızlığıdır. Olaylara gösterilen gereksiz direnç, boşa harcanan zaman ve enerjiden başka bir şey değildir. Gereksiz harcanan enerji, insanların zihinlerini %100 verimle kullanamamalarına yol açar.
  •       Evet, sigarayı bırakabilirsiniz; sahip olduğumuz alışkanlıkları gerçekten istiyor muyuz, yoksa direnç gösteremediğimiz için mi onlara bağlanıyoruz? Yapıcı ve yıkıcı alışkanlıklar vardır. Bilinçaltı ince eleyip sık dokumaz. Asla yargıda bulunmaz. Verdiğimiz emirleri harfi harfine yerine getirir. Biz emirleri veririz, bilinçaltı yerine getirmek için çalışır. Evet sigarayı bırakabilirsiniz; diğer herhangi bir alışkanlığınızı da yenebilirsiniz. Bu tamamen bilinçaltına verdiğiniz direktiflere bağlıdır. Kişi sigaradan kurtulmak istediğinde, bunun gerçekleşmesi için gerekli her şey yapılacaktır. Sigarayı ya da herhangi bir zararlı alışkanlığı bırakmak için;
·        Sigarayı bırakmayı siz mi seçtiniz? Bu sizin seçiminiz olmalı,
·        Bilinçaltına verdiğiniz emirler  her zaman olumlu olsun. Bilinçaltı olumsuz emirleri anlamaz. “Artık sigara içmeyeceğim” demek yerine, “sigara içme alışkanlığından kurtuldum” tercih edilmeli,
·        Kendiniz için yeni bir zincirleme reaksiyon hazırlayın. Yani sigara yakma dürtüsü hissettiğiniz anda nane şekeri yeme gibi davranışlar geliştirin,
·        Kendinizi sigara alışkanlığından çoktan kurtulmuş hissedin.
      Uykusuzluk hastalığını yenebilirsiniz; herhangi bir şeye dikkati yöneltmenin zihni uyanık tuttuğu bulunmuş; çoğu zaman uykunuz için de geçerli bu. Uykunun mutlaka gerekli olmadığına, bedenimizin uyumadan da ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlayabileceğine ikna olursak, bizi uyumaktan alıkoyan endişenin hakkından gelebiliriz. Aklın kendini yönetme gücü sayesinde, sonuç olarak bilinçaltının uyku fonksiyonuyla ilgilenmesini sağlayan emirleri zihninize verebilirsiniz. Bir daha uyanık olarak yatakta yattığınızda kendi kendinize şunları söyleyin. “Şimdi uyuyacağım, tüm bedenim gevşemiş durumda, aklım dingin, ben huzurluyum, şimdi uykuya hazırım.”
  •       Cesaretsizliğin çaresi; hepimiz ara sıra cesaretimizi yitiririz. Hayatın gerekli bir parçası olmamasına rağmen kimse ona karşı bağışıklı değildir. Cesaretini yitiren insan yalnız olmadığını, herkesin şu ya da bu şekilde düş kırıklığına uğradığını anlamalıdır. Cesaretinizi yitirdiğinizi hissettiğiniz an, oturun ve önünüze bir parça kağıt koyun. Özel bir probleminiz varsa tüm ayrıntılarıyla kağıdın bir yüzüne yazın. Sonra, öbür yüzüne mümkün olan tüm çözümleri yazın. Sonra, başka bir kağıt alın ve hayatınızdaki cesaret verici her şeyi yazın. Kazançlarınız, arkadaşlarınız, yetenekleriniz v.s. Artık bitti deyinceye kadar yazın bunları kağıda. Hayatınızdaki cesaret kırıcı şeylerin tümünü de kağıdın öbür yüzüne yazın. Hepsini boşaltın. Bunu yaptıktan sonra, cesaret kırıcı şeyleri sıraladığınız taraftakileri birer birer çizin ve “Bununla işim bitti. Hakkımdaki gerçek bu değil” deyin. Şimdi tüm dikkatinizi hayatınızdaki cesaret verici şeylere yoğunlaştırın. Dikkatimizi verdiğimiz şeyler gelişir, büyür. Dikkatimizi iyiye, olumluya ve doğruya yöneltirsek, yaşadıklarımız bunlar olur.
      Kendini iyi yönetme, sürekli huzurdur; her erkeğin ve kadının amacı olan gerçek huzur bir sükunet halidir; rahatsızlık endişe, sıkıntı ve heyecanlardan sıyrılmaktır. Hayat ve çevremizdekilerle uyum içinde olmaktır. Yaratıcı olmak için hayatla uzlaşmak gerekir. Her durumda dayanabileceğimiz iyi bir şey bulalım. Eski düşman direnci saf dışı etmenin en iyi yoludur bu. Her durumda olumlu karşılık vermeye çalışın. İyiyi bulun. Eleştiri veya suçlamada bulunmayın. Bu yöntemi bir hafta kadar deneyin; sonunda yaratıcılığa giden yolu bulduğunuzu göreceksiniz.
  •       İnsanların kendi yaşamlarını şekillendirmelerinde, karşılaştıkları durumları algılama biçimlerinin belirleyici etkisini vurgulayan bu kitapta herkes yaşamına aktarabileceği yararlı yaklaşım biçimleri bulacaktır. 
Her olaya değişik bir perspektiften bakarak mutlu bir hayat sürülebilir mi? Yoksa bu bir çeşit Polayanacılık mı?
Bizce sürülebilir. İşte size böyle yaşayan kızılderelinin gerçek hikayesi.
Kızılderelinin Perspektifi?

Bir gün New-York'ta bir grup is arkadasi, yemek molasinda disariya çikar.Gruptan biri, Kizilderili'dir. Yolda yürürken insan
kalabaligi,siren sesleri, yoldaki is makinelerinin çikardigi gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kizilderili, kulağına cırcır
böcegi sesinin geldigini söyleyerek cırcır böceği aramaya baslar. Arkadasları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da,onunla aramaya devam eder.Kizilderili, yolun karsı tarafina doğru yürür, arkadası da onu takip eder.Binaların arasındaki bir tutam yesilligin arasında gerçekten bir cırcır böcegi bulurlar.
Arkadasi, Kizilderili'ye: "Senin  insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasil duydun?" diye sorar.
Kizilderili ise;bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadasına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar. Birçok insan, bozuk para sesini
duyunca sesin geldigi tarafa bakarak, onun ceplerinden düsüp düsmedigini
kontrol eder. Kızılderili, arkadasina dönerek:

"Önemli olan, nelere deger verdigin ve neleri önemsedigindir.
Her seyi ona göre duyar, görür ve hissedersin." der...
Gandhi'den Ölümsüz Tavsiye


Gandhi'den hayata bakış açısını anlatan kısa ama öz enfes sözler.

"Düşünceleriniz Pozitif Olsun,
  • Çünkü Düşünceleriniz Sözleriniz Olur.
    Sözleriniz Pozitif Olsun,
Çünkü Sözleriniz Davranışlarınız Olur.
Davranışlarınız Pozitif Olsun,
  • Çünkü Davranışlarınız Alışkanlıklarınız Olur.
    Alışkanlıklarınız Pozitif Olsun,
Çünkü Alışkanlıklarınız Değerleriniz Olur."
Başkaları hakkında peşin hüküm vermeden önce onların bakış açısıyla bakın olaylara öyle düşünün...
Bakış açısı insanları özgün kılar. Neden mi olaylar karşısında gösterdiğiniz tavır olayları algıladığınız kadardır.

Bu olayı okuyunca ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.

Bakış Açısı ?

Ortaokuldayken, sınıf arkadaşlarımdan birisiyle ciddi bir tartışmaya girdim. Onun haksız olduğundan, kendiminse haklı olduğumdan
emindim.

Ögretmenimiz bize cok iyi bir ders vermeye karar verdi. Bizi bütün sınıfın önüne çıkardı ve onu masanın bir tarafına, beni de diğer tarafına yerleştirdi.

Masanın tam ortasında yuvarlak bir nesne vardı. Siyah renkli bir nesne. O çocuga nesnenin rengini sordu.

Çocuk, ''Beyaz'' diye yanıtladı.

Söylediğine inanamadım, çünkü nesne siyahtı. Yeniden tartışmaya başladık,bu kez de nesnenin rengi hakkında.Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine, onu da benim yerime geçirdi.

Ve bu kez bana nesnenin rengini sordu.

''Siyah'', yanıtını vermek zorundaydım, çünkü belli ki nesnenin bir tarafı beyaz, diğer tarafı ise siyahtı.

Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi.Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamam için, kendimi onun yerine koymam gerekiyordu. Judie Paxton
Hata Bazen Bizdedir.


Her zaman karsimizdakini hatali goruruz degil mi. Oysa cogu kez hata bizdedir. Mutlaka okuyun!!!


ABD' li uzman Stephen COVEY'DEN enfes bir tespit..

Frank Koch, Denizcilik Enstitüsü’ne ait bir dergide şu hadiseyi anlatır:

Eğitim filosuna bağlı iki savaş gemisi, günlerdir kötü hava şartlarında manevra yapıyordu. Ben en öndeki gemide görevliydim. Hava kararmıştı. Köprüde nöbet tutuyordum. Ara sıra yoğunlaşan sis nedeniyle görüş mesafesi kısaydı. Dolayısıyla komutan köprüde kalmış, bütün faaliyetleri denetliyordu.

Karanlık çöktükten kısa bir süre sonra , iskele tarafındaki nöbetçinin sesi duyuldu:
“Işık! Sancak tarafında” komutan seslendi: “ Düz mü gidiyor, kıça doğru mu?” Nöbetçi “düz ilerliyor komutanım” diye cevap verdi. Demek ki gemi ile tehlikeli bir çarpışma rotası üzerindeydik.

Komutan emir verdi; gemiye mesaj gönder! “Çarpışma rotasındayız. Rotanızı 20 derece değiştirmenizi öneriyoruz” Karşıdan şu mesaj geldi: “ Rotanızı 20 derece değiştirmeniz önerilir” Komutan; mesaj gönder! “Ben komutanım. Rotanızı 20 derece değiştirin.”dedi. Karşıdaki “ben deniz onbaşıyım. Rotanızı 20 derece değiştirirseniz iyi olur.” diye cevap verdi.

Komutan iyice hiddetlenmişti. Hırsla emretti : Mesaj gönder! “Ben bir savaş gemisiyim. Rotanızı 20 derece değiştirin “

Karşıdan cevap geldi “ben bir deniz feneriyim” Biz rotamızı değiştirdik.


Stephen Covey’e göre ilkeler deniz fenerindeki kayalar gibidir. İlkeleri çiğneyemeyiz, onlara sadece çarpabiliriz.
Kararlarınızı alırken aceleci davranmayın ve bu yazıyı acelece okuyun.
Acele Karar Vermeyin!

Kişisel gelişimin zirevesine tırmanmak isteyenler size ünlü düşünür Lao Tzu' dan haber var.

Çin düşünürü Lao Tzu'nun öyküsü........

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..

"Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...

İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. “Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez."

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler."Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.."

"Karar vermek için yine acele ediyorsunuz"demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?"

Köylüler bu defa açıktan ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler... Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış.Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara."Bir kez daha haklı çıktın" demişler.

"Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş.

"O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez."

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, yine ihtiyara gelmişler... "Yine haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler,belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..."

"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez.
Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda,sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih,hangisinin şanssızlık olduğunu zaman gösterecek."

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

"Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi,dolayısı ile gelişmeyi durdurur.Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez.

  • Bir yol biterken yenisi başlar.
    Bir kapı kapanırken, başkası açılır.
    Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."

    Kişiler Arası fark
Adamın birisi bir yarış atı almış elli milyar liraya arkadaşıda beş milyar liraya benzer bir at almış ve sormuş:Neden bu ata elli milyar verdin?Benim atımda seninkiyle aynı etine buduna dolgun ikiside safkan yarış atı ikiside aynı demiş. Arkadaşı da yarış günü görüşürüz demiş.Yarış olmuş elli milyarlık at BURUN FARKIYLA birinci gelmiş. Beş milyarlık at sahibi arkadaşına bak demiş senin atın sadece burun farkıyla birinci geldi. Benim atımda ıkınsaydı sıkınsaydı çabalasaydı birinci gelecekti demiş. Elli milyarlık at sahibi ama birinci gelemedi demiş.Ben o kırkbeş milyarlık farkı sadece BURUN FARKI için verdim demiş. Hayatta her insan arasında burun farkı vardır. Kazanmak için kırkbeş milyarlık efor sarfedersiniz ama sadece burun farkıyla birinci gelebilirsiniz.Birinci olmakla ikinci olmak arasında dağlar kadar fark vardır.Tarih sadece birincileri kaydeder.

Küçük bir fark büyük bir bedelle sağlanır. Hayatta her insan arasında fark vardır. Az yada çok. Her insanın diğer bir insana karşı artı değeri mutlaka  vardır.Kendinizi içinizdeki gücünüzü keşfedebilirsiniz.

  • +   +    =    +     Kendini bilen rakiplerinide bilen her zaman kazanır...

  • +   -     =   -/+   Kendini bilip rakiplerini bilmeyen bazen kaybeder bazen kazanır...

  •  -   -     =   -     Kendinini bilmeyip rakiplerinide bilmeyen her zaman kaybeder...

Eğer kendinizi de rakiplerinizi de tanımıyorsanız bunun bedelini deneyimlerinizle yaşayarak öğrenirsiniz.

Yaşayarak Öğrenmek üzerine

Yaşayarak nasıl öğrenilir? Napolyon'dan!

Bir gün Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir bakkal dükkânına girmiş. Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş. Bakkal da Napolyon'u müsait bir yere saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da 'Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı.' diye savuşturmuş. Nihayet biraz sonra Napolyon'un muhafızları yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon'a sormuş:

'Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?'

Napolyon birden öfkelenmiş. 'Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?'diye bağırmış. Hemen askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.

Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş, artık 'ateş' emri verilecek... Adamcağız içinden

'Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış. Karşısında Napolyon varmış.

Tek cümleyle cevaplamış Napolyon: 'İşte böyle bir duygu!'
Yaşayarak deneyimle öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir.

Doğru iş. Doğru eleman. Doğru zaman. Doğru yer önemlidir. Çok bilmek her konuda fikir sahibi olmak her konuda yorum yapmaktan ziyade gerekeni bilmek önemlidir.

Başarı ve Başarısızlık
  • Başarısız insan her zaman sorunun bir parçasıdır
    Başarılı insan her zaman çözümün bir parçasıdır
     

Başarısız insanın her zaman bir mazereti vardır

Başarılı insanın her zaman bir programı vardır


Başarısız insan her çözümde bir sorun görür
Başarılı insan her sorunda bir çözüm görür

Başarısız insan " Mümkün ama çok zor " der
Başarılı insan " Zor olabilir ama mümkün " der

Başarısız insan yapmak yerine konuşur
Başarılı insan konuşmak yerine yapar


Garciaya Mektup

Garcia'ya Götürülecek Mektup'un günümüzde hatırlanmasında çok ama, çok yarar var.

1904 Rus-Japon harbinden önceydi. Amerikan gazetelerinin birinde "Garcia'ya Götürülecek Mektup" başlıklı bir yazı çıktı. Yazan tanınmamış bir muhabirdi. Fakat bu kısa yazının anlattığı gerçekler, yüzlerce kitapla anlatılanlardan daha derin, daha özlü idi. Yazı tesadüfen Çarlık Rusya'sının Demiryolları Nazırı'nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının kopyasını yanlarında taşımasını sağladı. O sırada Rus-Japon savaşı başladı. Japonlar esir ettikleri Rus Demiryolları mensuplarının hepsini üzerinde bu yazıyı görerek meraka düştüler. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten sonra birer nüshasının bütün Japon yurttaşlarının okuyup yanlarında taşımalarım emretti. Bu yazı, şimdi Birleşik Amerika'da bütün kara ve deniz kuvvetleri mensuplarına ve izcilere verilmektedir. Bu bir gelenek olmuştur.

Amerika Kurtuluş Savaşı'nın bir safhasında İspanya Sömürge Ordusu'nu tecrit edebilmek için Kübalı General Garcia'nın ordusuna talimat göndermek icabetti. Cumhurbaşkanı Mc Kinley, General Garcia'ya bir mektup yazdı. Mektubun süratle yerine ulaşması gerekiyordu. Başkomutanlık karargahında Garcia hakkında bilgi yoktu, neredeydi, nasıl gidilirdi, hepsi meçhuldü.

Mektubu götürmeye Teğmen Rowan görevlendirildi. Teğmen Rowan mektubu aldı, torbasına koydu, gitti, döndü, tekmilini verdi. Garcia talimata uyacaktı.
Teğmen Rowan mektubu alınca:

"Bu Garcia da kimdir? Nerede bulunuyor? Oraya nasıl gidilir? Atla mı, trenle mi? Harcırahımı kim verecek? Arkadaşım Thomas ata daha iyi biner, onu gönderirseniz olmaz mıydı? Eşim biraz rahatsız, hem bu hafta izin sırasındaydım" demedi.

Benim burada anlatmak istediğim, Teğmen Rovvan'ın dört gün sonra Küba kıyılarına ulaşmasının, ormanlara dalarak üç haftalık bir seyahati yaya olarak tamamlamasının, dağlarda ve ormanlarda Garcia'yı bulmasının hikayesi değildir. Burada anlatmak istediğim husus, bu adamın kişiliğinin her okula örnek insan modeli olarak tanıtılmasının gerekliliğidir. Dünyanın her yerinde. Allah'ın her günü, milyonlarca yöneticinin Garcia'ya gönderecek mektubu vardır. Öte yandan, gençlerin muhtaç oldukları bilgiler sadece bir dizi teoriler değildir. Kendilerinden istenen vazifeleri kendi iradeleri ile sonuçlandırma idrakine ve eğitimine de sahip olmalarıdır. Bugün en çok muhtaç olduğumuz budur.

Hizmette fertlerin ilgisizliği ve bilgisizliği, toplumları ve örgütleri felç eder. Hizmetin çarkı dönerken, çarkın her dişlisinin her defasında yeni baştan bilenmesi için zaman yoktur. Yeniden eğitim yapmak gerekir. Öte yandan hizmet devamlı akmaktadır ve sürekli işlerlik içinde olmak zorundadır. Çarkın bir dişi kendi işini hiçbir nedenle durdurmaya yetkili değildir. Bu takdirde hizmet durur.

Bir defasında her yönetici gibi öylesine meşgul iken odama giren bir memur bana:
"Efendim, siz birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan birini bir derece terfi ettirdiniz... Yaş ve kıdem bakımından aramızda hiç bir fark yok, öğrenimimiz de aynı. O benden daha yakışıklı da değil. Böyle olduğu halde beni hala terfi ettirmiyorsunuz?" dedi.
Ben ise dalgınlık halinde mırıldandım.
"Sokakta gürültü var. Duyuyor musunuz? Nedir acaba?"
"- Gidip sorayım efendim" diye memur can sıkıntısı ile cevap verdi.
Biraz sonra döndü:
"- Bir arabaymış efendim..."
"- Yükü neymiş?" diye sordum.
"- Gidip bakayım efendim..."
Biraz sonra döndü:
"- Arabanın yükü bir sürü çuval efendim."
"- Çuvallarda ne varmış?"
"- Gidip bakayım efendim."
Biraz sonra döndü.
"- Çuvallarda çimento varmış efendim..."
"- Nereye gidiyormuş bu araba?"
"- Gidip bakayım efendim."
Biraz sonra dönüp cevap verdi:
"- X ve Y inşaat sirkelinin merkez şantiyesine gidiyormuş efendim..."
"- Çok güzel" dedim, "Şimdi bana terfi eden arkadaşınızı çağırır mısınız lütfen? Hani haksız yere terfi eden arkadaşınızı."
Beriki geldi. Ben mırıldandım:
"- Sokakta birtakım gürültüler oluyor nedir acaba?"
"-Gidip bakayım efendim."
Döndüğü zaman şöyle cevap verdi:
"- Kırk çuval Portland Çimentosu yüklü araba. Çimentoların menşei New Orleans. X ve Y inşaat sirkelinin merkez şantiyesine gidiyormuş. Uluslararası ulaşıma ait bir kamyon çuvallarını istasyondan almış. Çuvallardan biri yarı yolda patladığı için şimdi bunun yerini değiştirmeye çalışıyorlar."
Klemanso'nun meşhur sözü ne kadar güzel: "Bakanlık geç gelenlerle erken gidenlerin karşılaştığı yerdir." demiş. Bakanlığı süresince de garip vakalara şahit olmuş ki, birçok vecize değerinde de sözler söylemiş.
1906 yılında bir gün aklına esmiş, emrindeki memurların durumunu şöyle bir yakından görmek istemiş. Odalardan birine girmiş, kimse yok. ikincisine girmiş, bomboş. Üçüncü odada bir memur varmış, o da uyuyormuş.
Yanında bulunan daire müdürüne dönmüş:
"- Sakın uyandırmayın, yoksa o da çekip gider."

İşte böyle, uzun söze ve uzun izaha benim de sizin de vaktiniz yoktur. İnsanlığın Garcia'ya mektup götürecek teğmenlere ihtiyacı çoktur.
Kazlardan Çıkarılacak Ders
Göç eden yaban kazlarının havada süzülürken “V” şeklinde bir formasyonla uçtuklarini görmüşsünüzdür Bilim adamlari kazlarin neden bu şekilde uçtuklarini araştirmişlar ve;

1 “V” şeklinde uçuldugunda uçan her kuş kanat çirptiginda arkasindaki kuş için onu kaldiran bir hava akimi yaratiyormuş Böylece “V” şeklinde bir formasyonda uçan kaz grubu birbirlerinin kanat çirpişlari sonucu ortaya çikan hava akimini kullanarak uçuş menzillerini % 70 oraninda uzatiyorlarmiş Yani tek başina gidebilecekleri maksimum yolu grup halinde neredeyse ikiye katliyorlarmişBelli bir hedefi olan ve buna ulaşmak için bir araya gelen insanlar hedeflerine daha kolay ve çabuk erişirler

2 Bir kaz “V” grubundan çıktığı anda uçmakta güçlük çekiyor Çünkü diğer kuşların yarattığı hava akımının dışında kalmış oluyor Bunun sonucunda genellikle gruba geri dönüyor ve yoluna bu şekilde devam ediyor Eğer kafamız bir kaz kadar çalışıyorsa; bizimle aynı yöne gidenlerle bilgi alışverişini ve işbirliğini sürekli kılarız
3 “V” grubunun başinda giden kaz hiç bir hava akimindan yararlanamiyor Bu yüzden digerlerine oranla daha çabuk yoruluyor Bu durumda en arkaya geçiyor ve bu defa hemen arkasindaki kaz lider konumuna geçiyor Bu degişim sürekli yapiliyor; böylece her kaz grubun her noktasinda yer almiş oluyor Yaptiginiz her işi yeri ve zamani geldiginde başkasina birakmak gerekiyor
4 Uçuş hizi yavaşladiginda gerideki kuşlar daha hizli gitmek üzere öndekileri bagirarak uyariyorlar Ilerlemek ve yol almak için bazen başkalarinin uyarilarina gereksinim duyariz Bundan alinmamaliyiz; tam aksine böyle uyarilari sevinç ve takdirle karşilamaliyiz
5 Gruptaki bir kuş hastalanirsa ya da bir avci tarafindan vurulup uçamayacak duruma gelirse; düşen kuşa yardim etmek üzere gruptan iki kaz ayriliyor ve korumak üzere hasta yarali kazin yanina gidiyor Tekrar uçabilene (ya da eger ölürse ölümüne kadar) onunla beraber yarali kuşu asla terk etmiyorlar Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu buluyorlar Hicbir kaz grubu kendilerine bu şekilde katilmak isteyen kazlari reddetmiyor Adam olmak sadece insanlara özgü degil
Organizasyon
    Organize olmanın ilkeleri; akıl karışıklıklarından kurtulun. Akıl karışıklığı her zaman aksiliklere yol açan ve kişiyi yavaşlatan menfi bir etkendir. Akıl karışıklığı ile başetmenin yolu kişinin hayattaki hedeflerini belirlemesidir. Belirlenen hedefler bir kılavuz rolü oynayacak ve daha fazla mutluluk ve iç huzur elde edilecektir. Yapılan tüm çalışma ve araştırmalar, kendilerine hedef belirleyen insanların, yaşamda en fazla başarıyı elde edenler olduğunu göstermiştir.
  Hayat ile ilgili konularda hedef belirlenmelidir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan bir tanesi konulan hedeflerin kesin, net, ölçülebilir ve aynı zamanda zorlukla da olsa ulaşılabilir olmasıdır. Hedeflerin akılda daha somut bir hale gelebilmesi için kağıt üzerine yazılması tavsiye edilmektedir. Böylece hedefler gerçekçiliğini koruyabileceklerdir.
      Bir işte, bir meslekte başarının temel ölçütü ne iş miktarı, ne maliyeti ne de iş için harcanan zamandır. İş başarısının temel ölçütü sonuçtur. Sonuçlara odaklanıldığında zihinsel ve fiziksel karışıklıklar azalacak ve daha hızlı çalışılabilecektir.
      Zaman kazanmak için organize olma; düzene girmenin üç önemli öğesi vardır.
·      Günlük çizelge,
·      Yapılacaklar listesi,
·      Masa takvimi.
        Zamanınızın nereye gittiğini günlük çizelge üzerinde mutlaka belirtin. En ufak ayrıntıyı bile yazın. Bunun için bir gününüzü harcamaktan çekinmeyin. Akıl karışıklığı yaratan ve zamanınızı alan ne kadar çok faktör olduğunu bu yolla daha net görebilirsiniz. Bu sayede ileride zaman planlaması konusunda çok daha duyarlı davranacağınız kuvvetle muhtemeldir.
        Bu “zaman harcayıcıları” ortadan kaldırmak için en etkili yöntemlerden bir tanesi “yapılacaklar listesi” hazırlamaktır. Bu listede gün içinde yapılması gereken işleri önem sırasına göre listeleyin ve gün içinde bu işleri bitirebilmek için adeta mücadele edin.

Masa takvimi kullanmanız; yapmanız gereken işlere daha hakim olmanız açısından tavsiye edilir. Bu araçla iş planlamanızı daha etkin yapabilirsiniz.
        Gelişen teknoloji ile beraber hayatımıza sunulan kolaylıklar arasında zaman planlama yazılımları da bulunmaktadır. Bu yazılımlara en güzel örnek Microsoft Outlook programıdır. Bu program içinde ileti alma/gönderme, ajanda, yapılacaklar listesi, kişiler ve telefon numaraları, notlar, takvim gibi çok faydalı özellikler sunulmuştur. Başta alışmak zor olsa bile zaman içinde programın sunduğu kolaylıklar sayesinde çalışma veriminin ve hızının artacağı değerlendirilmektedir.
        Yaşamınızdaki evrakları kontrol altında tutun; evraklar iş hayatımızda çok büyük yeri olan ve üzerinde zaman harcadığımız araçlardır. Evrakların hızlı bir şekilde çözümlenmesi açısından önerilen yöntemler şunlardır:
  • ·        Masada düzenli bir küme dışında hiçbir kağıt bulunmamalıdır.
  • ·        Herhangi bir belgeye on saniye içinde ulaşılabilecek bir düzen kurulmalıdır.
  • ·        Yoğunlaşabilmek için masanızı bir anda boşaltabilmelisiniz.
  • ·        Evraklarınızı düzenlemek için yardımcı kırtasiye kullanmaktan kaçınmayın.
  • ·        Sık çalıştığınız dosyaları kolay ulaşabileceğiniz bir yere koyun.
  • ·        Dosya düzenini bizzat siz oluşturun, bu işi başkasına devretmeyin.
  • ·        Evrakların üzerine kurşun kalemle yardımcı notlar alın.
  • ·        Yeni gelen evrakla ilgili eğer bir iş yapmayacaksanız o evrağı hemen kendinizden uzaklaştırın.
  • ·        Tutmanız gerekmeyen evrakları hemen imha edin.
  • ·        Başkasını ilgilendiren evrakları hemen ilgili kişiye gönderin.
      İşinizi düzene sokun; görevleri ve uzun dönemdeki projeleri başarıyla düzenlemek ve bitirmek için iyi geliştirilmiş bir iş sistemine ihtiyaç vardır.
  • ·        İşiniz ile ilgili sistemi mutlaka bizzat oluşturun.
  • ·        İşin bitmesini garanti altına almanın en iyi yolu planlama ve plana sadık kalınmasını sağlayacak denetlemelerdir.
  • ·        Planlama için yeterli ve gerekli zamanı ayırın. Planlama için harcanan zaman işin en verimli kısmıdır.
  • ·        Amirinizin iş ile ilgili beklentilerini iyi belirleyin.
  • ·        Öncelikler hakkında bir liste hazırlayın.
  • ·        Planlamanın sağlam bir temele oturduğuna karar verdikten sonra işe başlayın.
  • ·        Planlamanın ayrıntılı olmasına dikkat edin. Her ayrıntının düşünüldüğünden emin olun ama gerekenden daha fazla ayrıntıya bizzat girmeyin.
  • ·        Organize olun, organize edin. Ara denetlemeleri sık sık yapın, yapılacakları ekibinizdekilere uygun aralıklarla hatırlatın.
     
  Zihninizi tazeleyin; işte performans gösterebilmek için kişinin hem zihinsel hem de fiziksel olarak kendini iyi hissetmesi gerekir. Kişinin kendini yeni güne hazırlarken dikkate alması gereken noktalar şöyle sıralanabilir;
  • ·        Çok fazla çalışmamak,
  • ·        Hobi edinmek,
  • ·        Egzersiz yapmak ve dinlenmek.
      Pratik gözlemlere dayanarak üretilen bir düşünceye göre iş sizin ayırdığınız zamana kendini yayar. Bu demektir ki siz herhangi bir iş için iki saat ayırmışsanız bu iş, normalde bir saatte bitecek bir iş olsa bile, pratikte iki saat içinde bitecektir.
      İş tamamen mesai saatleri içinde yapılacak şekilde planlanmalı ve kişinin kendini yeni güne hazırlaması için kullanacağı zamandan çalınmamalıdır.
      Kişi kendini yeni iş gününe hazırlamak için zihnini tazelemelidir. Bunun için zihnini o günkü işten ayıracak ve kendine ayırabilecek bir hobiye ihtiyacı vardır. Bu sayede gün içindeki iş sırasında yüklenen bilinçaltı toplanan bilginin beyin tarafından özümsenmesi için gerekli zamanı bulacaktır. İnsanın büyüleyici olan özelliklere sahip olan bilinçaltı, kişinin işle uğraşmadığı zaman zarfında bile işlemeye devam eder ve meseleleri çözüme kavuşturur. Yatmadan önce zihnimizi kurcalayan bir sorunun cevabının sabah kalktığımız zaman zihnimizde oluştuğu durumlar olmuştur. İnsanın dinlenme zamanı bir lüks değil, tam aksine bir ihtiyaçtır. Başarılı olmak isteyen birey dinlenmeye ve hobilerine yeteri kadar zaman ayırmaya mecburdur ve dinlenmek; bilinçaltının çalışmasına fırsat verdiği için, kesinlikle bir zaman kaybı değildir.
      Bilinçaltının yeteneklerinin şaşırtıcılığı konusunda arkadaşlarımdan birinin uyguladığı ilginç bir yöntemi örnek vermek isterim. Arkadaşım çalışmakta geç kaldığı bir tarih sınavının önceki gecesinde bütün notları bir teyp kasedine okuyor ve devamlı dönen (auto-reverse) bir walkman’e kasedi koyuyor. Kulaklıkları takıyor, walkman’i çalıştırıyor, yatağına giriyor ve sabaha kadar uyurken kasetten tarih notlarını dinliyor. Hiç çalışmadığı ertesi günkü sınavdan 100 üzerinden 95 alıyor. Kendi deyişiyle bütün notları beynine adeta işlenmiş olduğunu belirtiyor.
      Vücudun zihinsel ve bedensel formunu koruyabilmek için en önemli faktörlerden bir tanesi de spordur. Birey yaşına uygun derecede spor yapmalı ve gerektiği kadar uyku uyumalıdır. Böylece kişi gün içinde göstermesi gereken performans için gerekli fiziksel ve ruhsal enerjiyi depolamış olacaktır.
      Zaman harcayıcıları eleyin; zamanımızı yönetme konusunda çabalarınız ve organizasyonunuzun en büyük düşmanı zaman harcayıcılardır. Zaman harcayıcılar arasında temel olarak aklımızdaki karışıklıklardan kurtulmak gerekmektedir.
      Toplantılar zamanımızı yönetme konusunda bizi sıkıntıya düşüren en büyük etkenlerden birisidir. Toplantıların bir kısmı gerekli, bazıları ise yararlıdır. Bunun yanısıra toplantıların çoğu ne gerekli ne de yararlıdır. Kişi toplantıya katılmadan önce şu sorulara cevap bulmalıdır.
  • ·        Katılmam gerçekten gerekli mi?
  • ·        Katılmam gerekiyorsa, orada harcadığım zamanı sınırlayabilir miyim?
  • ·        Etkili bir toplantı sağlamak için kişisel olarak ne yapabilirim?
      Bu sorulara olumlu cevap bulamayan kişi mümkün olduğu kadar bu toplantılardan uzak durmalıdır.
      Bir başka zaman harcayıcı ise işe gidiş ve geliş sırasında harcanan zaman ve enerjidir. Bunun üstesinden gelmek için kişi işine yakın bir yerde veya hızlı toplu taşıma
araçlarının hattı üzerinde ev edinebilir. Başkasına bağımlı işlerin bitmesini beklemek de zaman harcayıcıların arasındadır. Bu kapsamda yapılması gereken bağımlı işleri çok iyi takip etmek ve kibar dille iş arkadaşınızı uyarmaktır.
      Başkalarını beklemek de ayrı bir zaman harcayıcıdır. Bunun uzun vadede sizin için bir zaman harcayıcı olmasını engellemek için; randevularınıza çok sadık olduğunuz konusunda ilişkide bulunduğunuz insanlar arasında bir nam yaymanız lazımdır. Bunu gerçekleştirmek için verdiğiniz randevu saatinden en fazla 10 dakika gecikmeye müsaade edin ve bu sürenin sonunda randevu yerini terk edin. Kuvvetle muhtemeldir ki bir dahaki sefere bekletilmeyeceksiniz.
      Zamanınızı çalan kişiler zaman harcayıcılar arasında haklı yerlerini almalıdır. Kimi kişiler telefonda uzun konuşarak, önceden haber vermeden, geçerli bir neden olmadan randevu isteyerek, işleri bitmesine karşın konuşmalarını uzatarak yada incir çekirdeğini doldurmayacak konularda e-mail yollayarak zamanımızı çalarlar. Bu tip kişilerin, sizi zaman kaybına uğratmasını engellemek için bahaneler seti oluşturmalı, ihtiyacınız olduğu zaman bu setten bir adet bahaneyi kullanarak bu kişiden kurtulmalısınız.
      Mesaj iletişimi yeterince etkin düzeyde yapılmadığında ciddi düzeyde zaman kaybına yol açar. Bu durumda ortaya çıkabilecek yanlış anlamalar, işlerin yanlış yapılmasına, zaman, işgücü ve para kaybına yol açacaktır. İletişimde oluşabilecek hataların sebebini; hem anlatan, hem de dinleyen tarafta aramak gerekir. İyi dinleme ve anlatma alışkanlıklarının ciddi verim artışı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
      Kararsızlık da bir zaman kaybıdır. Net olarak belirlenmiş hedefler kararsızlığı önemli bir oranda yok eder. Çünkü kişi ne yapmak istediğine karar vermiştir. Bir karar verebilmek için;
  • ·        Sorunun özünü tanımlayın,
  • ·        Sorunla ilgili bilgi toplayın,
  • ·        Toplanan bilgileri inceleyin,
  • ·        Kararınızı verin.
      Birçok işi aynı zamanda yapmaya çalışan insanlar aslında hiçbir işi tam olarak yapamazlar. Etkin ve üretken olmak istiyorsanız yalnızca bir projeyi ele alıp bitirin ve elinizdeki iş bitmeden kesinlikle bir yenisine başlamayın.
      Basitleştirin; yöneticiler kendilerinden beklenen önemli görevleri yerine getirebilmek için bu işlere konsantre olabilecek zamanı bulmak zorundadırlar. Bu nedenle işlerini astlarına kontrolü kaybetmeden uygun bir şekilde dağıtmak durumundadırlar.
      Kurum içinde yöneticilerden beklenen önemli işlere vakit ayırmalarıdır. Bunu mutlaka sağlamalıdırlar. Astlara devredilen işler onların kişisel gelişimine katkı sağladığından kendilerini mutlu ve güçlü hissettirecektir. Üstlerin de astlarına iş devrederken seçici olması gerekmektedir. Üstler genel olarak öncelikli işleri kendilerine saklamalı, diğerlerini mümkün olduğunca astlarına aktarmalıdır. Görev dağılımı yapılırken elemanların yetenekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Üstler görevleri astlarına dağıtırken; yapılmasını istediği işleri tam bir açıklıkla tanımlamalı ve beklenen sonucu belirtmelidirler. Eğer mümkünse elemana işin nasıl yapılacağı anlatılmamalı ve elemanın kendi inisiyatifi kullanması desteklenmelidir. Böylece eleman kendini geliştirme şansını bulabilecektir. Dağıtılan her işin bitişinde; istenilen sonucun alınıp alınmadığı, elemanın daha büyük sorumluluklar verilip verilemeyeceği, elemanın yeterince özgür bırakılıp bırakılmadığı, elemana olan güvenin artıp artmadığı ve üstün kendisini yükseltip yükseltmediği incelenmelidir.
      Üstler iş dağıtımında bazı sorunlar yaşayabilir. Patronun kendisi istiyor olsa bile, kimi insanların işi yapmamak için direnç gösterme konusunda büyük becerileri vardır. Bu tür astlar, işi umursamazlar, bilerek kötü yaparlar ya da hiç zamanları olmadığını söyleyerek protesto ederler. Bu durumlarda patronun kim olduğunu hatırlatmak kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda iş hemen işini iyi yapanlara yönlendirilmemeli ve böylece az çalışanlar bu şekilde ödüllendirilmemelidir.
      Etkili toplantılar planlayın ve yönetin; insanın üretkenliğinin en büyük düşmanlarından biri de kötü yapılan toplantılardır. Kimi yöneticilerin zamanlarının %75’ini toplantılarda harcadığı belirlenmiştir. Başkaları tarafından yönetilen verimsiz toplantıların, çok dikkatlice hazırlanmış zaman yönetim planlarınızı alt üst etmesi kaçınılmazdır.
      Toplantıların asıl gayesi; işlerin eşgüdümlenmesi ve bilgi alışverişi yapılmasıdır, işin kendinin yapılması değildir. Bir toplantı düzenlenmeden önce kişinin kendisine “Toplantıya gerçekten gereksinim var mı?” diye sorması gerekir. Zira toplantı düzenlemeden de işlerin çözüme ulaşması sağlanabilir. Toplantı düzenlemenin alternatifi olarak kişi kendi inisiyatifini kullanıp karar vererek uygulayabilir. Bilgi notları dağıtabilir, sadece ilgili kişilerle kısa telefon konuşmaları yaparak karar üretebilir ve üretilen kararı e-mail ya da bilgi notu ile iletebilir.
      Toplantıların etkinliğini artırmak için katılımcı sayısını 6-8 ile sınırlı tutun. Katılımcıları çok dikkatli seçin. Toplantıya katılacak kişiler; gerekli bilgiye, uzmanlığa ve geçmişe sahip, konuyla doğrudan ilişkili, konu ile ilişkili sahalarda iyi derecede çözümsel zekaya sahip olmalıdırlar. Bir toplantının başarılı olması için bir lider gereksinimi vardır. Bu lider toplantının amacına ulaşabilmesi için;
  • ·        Toplantının süresini daha önceden bildirilen bir süre ile sınırlandırılmalı,
  • ·        Toplantıda önemli bölümler yazılı olarak kaydedilmeli,
  • ·        Toplantı gündemine sadık kalınmalı,
  • ·        Gerekli anlarda müdahale edilerek toplantının gündem dışına taşması engellenmeli,
  • ·        Üretken tartışma desteklenmeli,
  • ·        Katılımcıların toplantı sonunda yükümlülükleri belirtilmeli,
  • ·        Toplantı, bir özet yapılarak ve varılan sonuç belirtilerek sona erdirilmelidir.
      Toplantı yönetmek oldukça zor bir iştir, ancak başarılı olunduğunda çok yararlı sonuçlar doğuracağı da kesindir.
      Beceriyle iletişim; organize olmanın ve işleri yoluna koymanın en önemli unsurlarından biri de yaygın ve etkili iletişim sağlayabilme yeteneğidir. Etkili yönetim bir zaman yönetimi unsurudur. İletişiminizde yeterli derecede açık olmayı öğrenebilirseniz. İletişim yeteneğinizi düzenlemeniz için;
  • ·        Dikkatleri kazanın,
  • ·        İlgileri çekin,
  • ·        Arzu yaratın,
  • ·        Anlaşma sağlayın.
      İyi organize olmuş etkili yöneticiler konuşma ve sunuş yapma konusunda ustalık kazanır ve bunu kullanırlar. Teknolojinin gelişmesiyle beraber daha hızlı ve etkili bir iletişim yöntemi olarak elektronik posta(e-mail) sistemi hayatımıza girmiştir. E-mail işlerin etkili bir şekilde üstesinden gelebilmek için doğru kullanıldığı sürece çok yararlı bir araçtır. Elektronik posta iletisi oluşturulurken çok iyi düzenlenmiş ve can alıcı noktaları yakalamış olmasına özen gösterilmelidir. Yazılı iletişimde açık, basit ve kısa cümleler kurulmalı, belirgin ve somut sözcükler kullanılmalıdır.
      Önemli detayları hatırlamak konusunda yardımcı olabilmesi için bilgisayar programları kullanın. Bunlara örnek olarak; kayıtlarınızı ilişkili olarak tutmak için Microsoft Access, zaman planlayıcı olarak Microsoft Outlook, proje zamanlamalarını ve kaynak planlamalarını yapmak için Microsoft Project, finansal konular ile ilgili olarak Intuit Quicken kullanılabilir.
      Kişisel aracılar kullanın; kişinin kendisini yükseltmesinin ve sonuç almasının en önemli unsurlarından birisi; kendi için bilgileri süzgeçten geçirebilecek birisini bulmasıdır. Günümüzde her konuda oluşturulmuş yoğun bilgi bombardımanında boğulmamanın tek yolu budur.
            Sonuç olarak kişi, yaşamında neyin yer alıp almayacağına karar vermelidir. Bunu yaparken de nasıl organize olmak gerektiği, çalışma düzenini sağlamak için gerekli öğelerin ve evraklarla ilgili kolaylaştırıcı tedbirlerin ne olduğu bilinmeli ve mutlaka gözönüne alınmalıdır. Günlük mesaisinde başarılı olan insanların düzenli uyku uyudukları, spor yaptıkları ve mutlaka işlerinin dışında hobiler edindikleri gözlenmiştir. Kararlı olmak ve görevleri basitleştirip özümlemek de başarılı olmanın sırlarından birkaçıdır. İmaj
            Şirket içi tanımı ve daha iyi bir iş bulmayı etkileyen kişisel imaj ve çalışma tarzına kadar uzanan geniş kapsamlı bir kavramdır.
            Çok çalışmak, vijdan sahibi ve güvenilir olmak ve işe tam zamanında gelmek sizin tanıtımınız için yeterli olmayacaktır.Çünkü size iyi iş yapmanız için para ödenmektedir. Kişisel imaj , yönetim tarzı ve görünüş bir kuramda ne ölçüde ve ne kadar iyi bir şekilde ilerleyebileceğinizi görünür kılan şeylerdir.Kariyerler artık kuruluşların değil , bireyin sorumluluğundadır. Dinamik kuruluşlar çalışanlarına , bağlılığa ve sunulan hizmetlere karşılık ömürboyu sürecek bir iş vermek yerine yeteneklerini sergilemeleri için geniş alan sağlayabiliyorlar.
             Yöneticilere , eğer başarılı olacaklarsa , ‘fazladan bir keskinlik’ gerekir. Yönetin sonuç olarak insanları yönetmekle ilğilidir. İnsanlar kişisel tarz , profesyonellik ve karizma aracılığıyla ikna edilirler. Yöneticiler kişisel tarzlarını- temsil ettikleri ve kurumları9nın temsil ettiği şeyi meslektaşlarına , müşterilerine , rakiplerine iletmeye gereksinim duyarlar. İş yaşamlarının her gününde mesajlarının tutarlı ve etkili bir şekilde anlaşılmasını sağlama gereğini hissederler – bunu ilkelerini tehlikeye atmadan altta kalmadan ve bir biçinde kimliklerini ve mizah duygularını yitirmeden gerçekleştirmeyi isterler. Destege , akla uygun , pratik öğütlere ve iş yaşamında kullanılabilecek bazı numaralara gereksinimleri vardır. İşte imaj faktörü bütün bunlar hakkında yazılmış bir kitaptır. İmaj yalnızca ona karşılık verecek bir izleyici kitle varsa gerçekleşir. Bu durumlara göre  İMAJ NEDİR? İmajı bir reklan olarak düşünün. İçerdeki işe yarar şeyleri dışarda sergileyen bir reklam, o aynı zamanda bir vaattir. Herkesin , tanınmasını sağlayan belli ilkeleri vardır. Kişisel tarz bu ilkeleri yansıtmak durumundadır. Bir imajı yalnızca giysiler oluşturmaz. Kişisel imaj öz- imajı, algılanan imajı ve istenen imajı belirleyen iç ve dış faktörlerin sofistike bir karışımıdır.
             ÖZ – İMAJ
             Geçmiş deneyimler tarafından etkilenir ve mevcut öz sayğı düzeyimizin bir yansımasıdır.
             ALGILANAN İMAJ
            Ne tür bir izlenim bıraktığınızı nasıl bilirsiniz? Bunu öğrenme yollarından biri , eleştiri yada övgü biçiminde size geri gelen yansımaya kulak vermektir. İnsanlar çoğunlukla başkaları hakakında duyduklarına dayanarak yargılara varırlar. O kişilerle tanışmış olmaları gerekmez bile! Yargılarını bildiklerini sandıkları bir meslek , şirket yeda özel bölüm üzerine kurar , sonrada bunu bireyleri içerecek ölçüde genişletirler.
             İSTENE İMAJ
            Kimi işlerin gerekleri onu yapan insanlara belli ,imajlar dayatır. Bir nükleer araştırma uzmanı koruyucu giysiler ister , bir polis memuru görevini kolaylıkla anlaşılmasını sağlayacak bir ünüformaya gereksinir , cenaze işleri düzenleyen biri için ciddi ve oturaklı imaj şarttır.
             İMAJ FAKTÖRÜ NİÇİN ÖNEMLİDİR?
            Her işte zirveye giden pek çok yol vardır. Bu yollardan kimisi imaja dayanır.Kimileriyse böyle değildir. Bazıları ahlakidir , bazıları değildir. Patronun akrabası olmak , birinin tarafını tutarak yükselmek , atamaları yapan kişiyle yatmak, rüşvet vermek , yolsuzluk yapmak ve evlenmek gibi olanaklarda vardır.
            Kişisel imajın kariyer değiştirmekki başlıca araçlardan biri olmasının altı açık nedeni vardır.
·        Çünkü kişisel tarz kariyeriniz konusunda karar vermek durumunda olanları etkiler.
·        Çünkü gördüğümüze inanırız.
·        Çünkü hepimiz işi başından aşkın insanlarız ve ilk izlenimlerinize güveniriz.
·        Çünkü bugün herkes satış işinden sorumlu olur ve hepimiz mesleğimizin yada kuruluşumuzun elçisi gibi davranmak zorundayız.
·        Çünkü bir yıldızı eşitler arasından başka nasıl seçip çıkartırız.
·        Çünkü iyi görünmek sizin içinde iyidir.
            KİŞİSEL İMAJIN ÖGELERİ
            Kendinizi dış dünyaya sunma biçiminiz kişisel reklamınızdır.Görünüşünüz konusunda kalıplarınız , tavır ve davranışlarınız neler yapabileceğinizin dış göstergesidir.Bunlar ayrışık , ama kişisel tarzınızı göstermek üzere bir araya gelen ögelerdir.Kişisel imajın ögeleri karmaşık ve birbirine bağlıdır.Kişisel imaj şu ögelerden meydana geir; Görünüş , ün , iletişim tarzı , duruş , beden dili , Kariyer geliştirmede imaj ve göze çarparlık beceriden dokuz kat daha fazla iş görürler. Bir insanın algılanan imajını kuran bütün nitelikler birbiriyle bağlantılıdır, ve her biri diğeriyle birlikte pazarlanabilir. Bir bütün olarak iş görür.
             GENİŞLETİLMİŞ İMAJ
            Kendimizi işimiz için gerekli olan araçlarla olduğu kadar şirketteki varlığımıza , öz saygımıza ve statümüze , katkıda bulunacak , ancak zorunlu nitelikte destek ve aksesuarlarla donatırız. Tavırlarımız telefonla konuşma biçimimiz ve yazım tarzımız görsel imajımızın uzantılarıdır. Yolculuk tarz ve biçimimiz , gittiğimiz yerler ve görüştüğümüz insanlar göze çarparlı , ün ve profosyonel imaja katkıda bulunurlar.İmajımızın bu uzantılarına göre yargılanırız; bunların bizim bilinçli seçimleriniz olup olmaması , gerçekten kontrolümüz altında bulunup bulunmamaları bir şeyi değiştirmez.
             2. İLETİŞİM
            İletişim düşünce , fikir ve duyguların konuşma , dinleme , yazma , eğlemler , davranışlar , tavırlar , resimler , işaretler ve simgeler yoluyla aktarılması  olarak tanımlanabilir. Etkili iletişim açık , özlü ve tamdır. 
            İLK İLETİŞİM VE SÖZEL OLMAYAN İLETİŞİMİN GÜCÜ
            İlk izlenimler belirleyicidir- bir ilk görüşmenin her anını yönlendirmeniz bu yüzden gereklidir.Bir ilk izlenim oluşturmak için ikinci bir şanşınız olmayacağı çok açıktır.İlk aşamada işleri iyi yapmanız gerekir .Çünkü talisiz bir izlenimi düzeltmeye çalışmak çok zordur.Araştırmalara göre insanlar birbirleriyle ilk kez karşılaştığında , yüzde 90’ı ilk birkaç dakika içinde daha çok görünüşe ( Fiziksel özellikler, duruş , beden dili , giysi ve üst baş ) dayanan  bir yargıya varmaktadır.idaal olanı ilk izlenimleri bir kenara not etmek ve daha sonra bunlar üzerinde düşünmektir.Sağduyu baştaki izlenimimizle onu kabullenmemiz  arasına belli bir düşünme zamanı koymanızı önerir. Sosyal psikolog Albert Mehrabian’ın yaptığı araştırma ilk izlenimlerin yüzde 5 ‘sinin görünüş üzerine kurulduğunu göstermektedir. 
            GİYSİLERİN DİLİ
            Giyim örnekleri kişisel kimliğin işaretleri olarak her zaman özel bir önem taşımıştır ve çağlar boyunca , kuşaktan kuşağa , kültürden kültüre , o dönemi yansıtan etkili simgeler olarak işlev görmüştür. Bu yüzyılda her on yıllık dönemin kendine özgü bir giyim tarzı vardır ve bu tarz hem söz konusu on yıl hemde onun sosyal , politik , ekonomik ve teknolojik  durumu hakkında çok şey anlatır.1920’lerin serbest genç kızlarına giyilen kısa ve kısa ve düz elbiseler kadınların fiziksel ve sosyal bağımsızlaşmasını anlatır.
            Küpeyi ele alalım; 1980’lerdeki geniş altın küpeler başarılşı ve kariyer sashibi bir kadın için zorunlu bir aksesuardı. Annemin kuşağı geniş altın küpelerin bayağı bir görüntü sergilediğini düşünürdü. Çünkü öğleden sonraları şık giyisilele yalnızca küçük , mütevazi , olasılıklada inci küpeler giyilirdi.  Şatafatlı şeyler akşam giyimine uygundu. Büyükannem kulak dldirmenin ‘bayağı’ yalnızca çingenelere göre bir şey olduğunu düşünürdü.
  •             Bir kişinin giysilerin dilini anlayabilme yetkisi çeşitli faktörlerce belirlenir:
  • ·        Kendi giyinişinin farkında olma düzeyi;
  • ·        Giyisilere ilgi düzeyi;
  • ·        Alternatif yorum türbesine yatkınlığı;
  • ·        Giyisiler hakkında konuşmaya istekli olması.
Zekice bir giysi seçimi yoluyla karakter ve tarza ilişkin çok sayıda mesaj iletme olanağı vardır.Giyisiler karakteri tanımlamak amacıyla kullanıldığında kelimenin tam anlamıyla bir ‘alamet farika’ haline gelirler.
             BEDEN DİLİ VE DURUŞ
            Söz konusu iletim yolu daha çok jest ve davranışlar hakkında edinilen bilgiyi kullanmakla ve böylelikle ortaya kişinin dumlu bir imajını çıkarıp kendini başkalarının sözel – olmayan  işaretlerine daha duyarlı kılmakla uğraşır.
            PROFOSYONEL DURUŞ
            Profosyonel bir tavır için aşağıdaki beden dili özelliklerini göz önünde tutmak gerekir:
             GÖZLER : Göz teması sağlayıp sürdürme yeteneği öz güvenli görünmemizi sağlar; gözleri aşağı indirmek kişiyi itatakar gösterir.
             YÜZ : Yüz ifadesi yedi temel duyguyu gösterebilir; korku,öfke,şaşırma,igrenme,mutluluk, üzüntü, acı yüzünün bu duyguları nasıl yansıtıldığını ve bunların yanlış anlaşılma ihtimal olup olmadığınıda bilmek gerekir.
             KAŞ İŞARETİ: Birinin bakışını yakaladığınızda kaşları bir iki saneliğine yukarı kaldırmak dostca ve güven vericidir.Dilediğiniz hoşnutsuzluk yada düşmanlık sinyali göndermek olmadıkca başka birinin kaş işaretlerine karşılık vermeye çalışın .
            BURUN UCUNDAN BAKMAK:Başınız dik, hafifce geriye yaslanmışşınız diyelim. Başka birine bakarken başınızı öne eğmezseniz karşınızdakilere burnunuzun ucundan bakıyor gibi görünür ve onlara uzak duruyor yada üstünlük taslıyor izlenimi uyandırırsınız.
             DURUŞ : Oturup duruş ve yürüyüş biçiminiz özgüvenli yada çekingen keyifsiz yada hiç görünmenize yol açabilir.
             JEST : El sıkmak , kucaklaşmak , öpmek , el sallamak gibi jestler bilinçli eylemlerdir.Kulak çekiştirmek, ense kaşımak , kağıtları küçük küçük parçalara bölmek türünden olanlarsa bilinçsizce yapılır.Jesti söyleyen şeyi vurgulamak amacıyla yaparız.
             ÜN VE GÖZE ÇARPARLIK
            Çoğumuz pek göze çarpmayız Çok sayıda kuruluşu içerecek şekilde yapılan son araştırmalar birinin tanınıp tanınmasını belirleyen üç faktör olduğunu göstermektedir. Bunlar içinde en etkili faktör göze çarparlık yada teşhirdir.Destekleyici faktörler şu yolla oluşur.
    1.      İşini yapmak – yüzde 10 – performans düzeyiniz işinizde ve onun getirdiği görev ve sorumluluklarda gerçekte ne ölçüde  iyi olduğunuz.
2.      İmaj ve kişisel tarz – yüzde 30 – nasıl bir izlenim bıraktığınız , işleri yapma biçiminiz , tavır.Eğer bunlar uygunluk taşımıyorsa işinizi koruyamazsınız.
3.      Teşhir ve göze çarparlık – yüzde 60 – sizi kimselerin tanıdığı , ne tür bir ününüz olduğu , ilişkileriniz ve yayınlanmış başarılarınız.
Eğer kuruluşta herkes çok sıkı çalışıyorsa , imaj ve göze çarparlık performasdan daha belirli olacaktır.   
            KENDİNİZİ TANIMLAYIN VE GÖZE ÇARPARLIĞINIZI ARTIRMANIN ON YOLU :
  •                                     1.Kendinizi iyi sunun.
  •                                     2.İyi bilgilenin
  •                                     3.Gönüllü olun.
  •                                     4.Yazılı hale sokun.
  •                                     5.Etkili bir çevre edinin.
  •                                     6.Kartınız olsun.
  •                                     7.Fotoğrafınız olsun.
  •                                     8.İyi bir sunum yapın.
  •                                     9.Yeni işlere baş vurun.
  •                                     10.Kuralları bilin.
                KENDİNİ PAZARLAMA
            İnsanlar ürünler dönüşebilirmi? Pazarlama herhangi birini başarılı kılabilirmi?Her iki sorununda yanıtı şöyle olmalıdır.
‘Duruma bağlı’ pazarlamanın kimi ilkeleri göze çarparlık kazanma uğraşında kesinlikle kullanılabilir. Pazarlama birleşimi ürünlere olduğu kadar insanlarada uygulanabilir.Pazarlama bileşimi: Ürün,fiyat,yer,ambalaj,algılar,tanıtım,SBY- satıştaki benzersiz yan.
             3.PROFOSYONEL BİR İMAJ OLUŞTURMAK
            Profosyonel giyim yoluyla iletişim tarzı müşterilere uzanan bir köprüde olabilir , onlarla aranıza giren bir engelde! Eğer işinizin bir parçası olarak insanlarla ilişkide olmanız gerekiyorsa , profosyonel yada teknik becerileiniz kadar insan ilişkileri konuusndada becerilere sahip olmanız gerekir.Birisi size ilk kez başvuruyorsa teknik becerileiniz göz önüne alınacaktır.’satın alacağı’ şey sizsiniz.
             PROFOSYONEL ETKİ
            Profosyonel imajınız sunduğunuz şeylerin reklamını yapan bir resimdir. ‘olan kişinin memmun kalacağına dair bir vaat^Pek çok profosyonele göre , profosyonel etkileri beş anahtar nitelikte özetlenebilir.yeterlilik güvenirlik , denetim , özgüven , tutarlılık.
             İMAJ HIRSIZLARI
            İmajınızdan bir şeyler çalacak ve profosyonel etkinizi azaltacak çok sayıda hırsız vardır. Bazıları sizi hergün ziyaret eden  hatta sizin tarafınızdan davet edilen hırsızlardır.Bazıları başkalarınca cesaretlendirilir ve onları bir görüşte tanımanız her zaman olanaklı olmaz. İşte tanıyabileceğiniz bazı örnekler ; yeterlilik hırsızları,  güvenirlik hırsızları , denetim hırsızları, özgüven hırsızları , tutarlılık hırsızları. 
            İŞ DÜNYASINDA DÜZGÜN GİYİM STRATEJİSİ
            Her şeyden önce açıkca söylemek gerekirki düzgün üst baş uğraşı temiz olmaya özen göstermekle başlar.Güne bir duş yada banyo yaparak başlamak konusundaki kuralların istisnası yoktur.Vucut temizliği çok önemlidir.Terliyorsanız bunu önlemek için tedbirler almak gerekir.Gerekir ise deodorant kullanılmalıdır.Aşırı terlemeden dolayı oluşabilecek kokuyu önlemek için sık sık çamaşır değiştirilmelidir. Saç hem kadınlar hem erkekler için , saç her zaman sahip oldukları bir aksesuardır.Dolayısıyla onun daima uygun mesajlar gönderdiğine emin olmak için zaman ve para harcamaktan çekinmemek gerekir.Temiz traşlı bir görünüm iş adamı için en kabul edilebilir nitelikte olanıdır.Kadınlarda çok az makyaj yapıyor veyya hiç yapmıyorsanız temizleme – tonik- nemlendirici rutini ihmal etmeyin. Beceriyle uygulanan kozmetikler iş imajınızla bir zerafet kazandıracaktır.
İş hayatınızda daima bakımlı olmak gerekir.Ten bakımına özen göstermek gerekir gereksiz tüyler hem kadın hem erkekler tarafından uygun biçimde temizlenmelidir. Omuzlara dökülen kırık saçlar ,kepek ve tozlar temizlenmelidir. Dişler aksatılmadan bakımlı olmalıdır.El bakımına ve ayakkabımıza özen gösterilmeli, herkes parfümden hoşlanmaz önemli toplantıya giderken parfüm kullanmayın.
             PROFOSYONEL GİYİM
            Nasıl giyinebileceğini bilmek Tanrı vergisi bir yetenek değildir. Herkese öğretilebilecek bir dizi temel beceri vardır, ama hiçbir müfredat programı içinde yer almazlar! Psikoloklar dış imajın içerdeki kişiyi temsil ettiği görüşündedirler, şirketle kişisel imajı yönetim tarzını ayrılmaz bir parçası olarak algılamalarına karşın kişisel gelişimi bu yönde cesaretlendirme konusunda biraz ağırlardır.
            GİYİM DÜZEYLERİ
            Kuruluşunuzun sizden beklediği şeyi giymek onlara takımdan biri olmayı seçtiğinizi gösterecektir. Doğru düzeyden bir gardrop seçmek önemli bir ilk adımdır.Giyim düzeyleri, tasarladıkları resmiyet derecesine göre belirlenir. Kadınlar için aşağıda tanımlanan giyim düzeyleri resmi giyimi gerektiren birinci düzeyden teklifsiz giyimi içeren beşinci düzeye uzanır.Birinci ve ikinci düzeyler orta düzeydeki yöneticilere uygundur.Üçüncü düzey giysileri, eğer egemen şirket kültürü izin veriyorsa , orta düzey yöneticiler tarafından da giyilebilir. Dördüncü ve beşinci düzeyler pek çok nedenlerle profesyonel giyim olarak görünmez ve düşük statü sinyalleri verirler. Üçüncü düzey, daha az resmi olmasına karşın , içinde taşra eşrafının özelliklerini barındırır, dolayısıyla doğru zamanda doğru yerde giyilirse belirli bir statü taşır .‘Yerleşik düzen’ giyimi fikrinden gerçekten hoşlanmıyor, ama takımın bir parçası olarak görünmeniz için zorlanıyorsanız, yerleşik giyim anlayışının kurallarında yalnızca birini çiğneyebilirsiniz.
             4.KENDİNİZİ TANIYIN
            GİYSİLER VE KİŞİLİK
            Başarılı giyinen bir kişi yaptıklarına uygun ve kişiliğin doğru bir yansıması olan ayırıcı bir giyim trarzı bulur.Bu birkez geliştirildimi her duruma uydurulabilir.Çok başitmiş gibi görünüyor, ama uygulaması hiçte kolay değildir. Çoğu insan bu konuda düşünmeye başlamayı bile zor bulur.
            Herkes elbiseler hakkında aynı şekilde düşünmez. Yetişme biçimleri, alışverişe çıktıkları ve giyindikleri sıra verecekleri kararları etkileyecektir.
             GİYİMİ KİŞİLİĞE BAĞLAMAK
            İnsanlar, giyim konusunda tarafsız düşünmeyi birazcık zor bulsalarbile, kendilerini giysiler – düzlemi’ nde doğru konuma yerleştirebilirler – bu, YANSIZ noktasından iki aşırı uca.
             DIŞAVURUNCU ve OLUMSUZ’a uzanan giysiler üzerine düşünme ve duyumsamaya ilişkin düşsel bir hattır.Kendinizi nereye yerleştirdiğinizi bulmak , iş giyimi konusunda gelecekte vereceğiniz kararlara yardımı dokunacak yararlı bir araç olacaktır.
             YANSIZ GİYİNENLER  Ayarı bozuk bir benlik duygusuna sahiptir, çoğunlukla genliklerinde veya ilk çocukluk çağlarında , belki yatılı okulda , silahlı kuvvetlerde yada koruyucu ve düş gücü zayıf bir anneden öğrenilen bir ‘reçete’ ye göre giynirler. Eğer görünüşe çok fazla dikkat ediliyorsa gösterişli görünmekten kaçınacakladır. 
            DIŞA VURUMCU GİYİNENLER Giysilerden zevk alırlar. Onlar giyinmek ve ne giyeceğini seçmek bir uğraştır. Bu uğraşlarında zamana , yere ve ortama önem vermezler ve böyle yapmalarında izleyiçi bir kitleleri olup olmamasının belirleyici bir yanı yoktur. Ayrıntılara gösterilen özen son derece önemlidir. Giysileri birbirine uyumlu kılmakta sıkıntı çekerler ve her zaman üst başları düzgün görünür. Giyime gösterdikleri törensi tutumdan fark edilebilecek şekilde giysileri üzerlerine iyi oturur ve son derece bakımlı görünür. Giysileri kişiliklerini ve duygularının bir dışa vurumu olarak kullanırlar.Olumlu bir öz – imaja sahiptirler, ancak davranışları giysiler ve görünüşle ilgili bir saplantıya gömülü olabilir.
             OLUMSUZ GİYİNENLER  giysiler üzerine  kafa yormaktan hiç hoşlanmazlar.Kılıksız ve uyumsuz görünebilirler.Giysileri temiz,bakımlı veya  ütülü değildir, üstlerine iyi oturmaz olumsuzluk kendine duyulan inancın yüksek veya düşük bir düzeyde olmasından yada bir üstünlük duygusundan kaynaklanabilir.’İnsanlar beni olduğun gibi kabul etmek zorunda’ ya da bu tutum , dış faktörlerce onaya gerek duymayan içsel ve güçlübir benlik duygusundan doğa bilir.
             RENK VE KİŞİLİK
            İş gardrobunda renk kullanımı yalnızca etetik ve uygunluk için değildir. Renk tercihi bir kimlik duygusunu ve bir kişinin onlara kendini ne ölçüde rahat hissettiğini ortaya çıkarabilen psikolojikm bir ögedir. Bazı seanslarda ısınma amacıyla basit  bir renk tercihi testi kullanırım, şaşırtıcı ölçüde doğru sonuçlar veren bir niteliktedir.küçük bir renk grubu kullanırım: Nötrler (siyah,beyaz,griler,kahverengiler ve lacivertler) ve canlılar ( pembeler,kırmızılar,portakal regiler,sarılar,yeşiller ,maviler ve morlar). İnsanlardan en sevdikleri ve en az sevdikleri rengi seçmelerini isterim . Bu alıştırma giydikleri egemen rengin gerçekten kişiliklerine temsil edip etmediğini belirlemeyede yardımcı olur. Bazı insanların teknik olarak zıt olan ( sarı ve mor gibi tamamlayıcı zıtlar) ve zıt özellikleri temsil eden renkleri seçtiğini görürüm , sevdikleri renk kendilerinin iyi bir nitelikleri olarak gördükleri şeyleri temsil eder, sevmedikleri renkser kendilerindeki ya da başkalarındaki sevmedikleri niteliklerin yerine geçer. RENKLERİN ÜÇ
             UYGULAMA ALANI VARDIR: Renk çağrışımları – simgesel, psikolojik ya da diğer çağrışımlar; kişilik göstergeleri – seçilen renk o kimsenin kişiliğini veya mevcut anlayış çerçevesiyle uygunluğunu açığa çıkarır; seçilen rengin profosyonel bir gardropda kullanılmaya uygunluğu.
             DİZAYN VE KİŞİLİK
İş için iyi giyimli olup olmadığımıza bakıyor musumuz? Eğer öyleyse, belli kurallara uyan giysiler giyor olacaksınız. Durum ne olursa olsun , seçtiğiniz giysi şunlara uygun olmalıdır.
  • ·        Kişiliğinize uymalı;
  • ·        Rahatlık hissi vermeli;
  • ·        Amaca uygun olmalı;
  • ·        Estetik açıdan güzel olmalı – iyi dizayn kurallarına uymalı
Dizaynın temel bileşenleri renk,dikiş,şekil,ayrıntı,desen ve kumaştır. Bunlar denge , orantı,uyum,vurgu ve kontrast  ilkelerine yeriine getirmek için kullanılan araçlardır.
            DÜZENLEME VE PLANLAMA
           SALDIRGAN GÖZLEM
           Saldırgan gözlen gerçekten görmek için bakma ve kendinizi başkalarının sizi gördüğü biçimde görmeye girişme tekniğidir.
            İMAJ TARAMASI
           GÜLÜMSEME,Uygun zaman bir yerde içten bir gülümseme büyük bir servettir; dostca, yakınlık doğuran , özgüvenli bir şeydir.
            GÖZLERDEKİ PIRILTI, bir mizah duygusu, enerji ve çoşku yaratıyormu?
           YÜZ İFADESİ.Kimi insanları yüz ifadesi o insanın bitkin yorgun ve kızgın olduğunu ifade edebilir. Bu görünüş bitkin ya da yorgun olduğunu anlamına gelmez. İnsanların çoğu yüz ifadeniz hakkında  yorumda bulunurlar . Biri size bir şeyinmi var diye sorduğunda başka birinin daha fikrini alın kimi insanlar böyle şeyleri sırf laf olsun diye söylerler , bu onların sinir bozucu yapmacıklı tavılarıdır. Yinede yüzünüz asık olsa toplantılarda gülümsemeye çelışın . 
           DURUŞ, Dik duruyor ve bir öz güven ve kendine inanma havasımı veriyorsunuz, aşırı korungan bir havada kamburunuzu öne çıkarıp dizlerinizi ve dirseklerinizi büküyormusunuz? Saldırgan , tahakküm edici , kırılgan veya uysal biri izlenimi bıraktığınızımı düşünüyorsunuz? Bir başkasının fikrini daha alın. 
           ZİNDELİK, zindemi ve iyimi görünüyorsunuz, yoksa birazcık yorgun ve sitreslimi? Enerji dolu ve kendinize fiziksel olarak özen gösteriyormuş gibi göründüğünüzde, insanlar sizin başka işlerlede kolayca başa çıkabileceğinizi düşüneceklerdir. 
           KİLO,           kilonuz boyunuza ve yapınıza ğöre çok düşük veya çok fazlaysa ve sizinde bunun bilincindeyseniz , bunu olumlu yanlarınızı yansıtacak bir giyinme , duruş ve oturuş şekliyle dengeliyor musunuz?
            BOY, çok kısa yada çok uzun olduğunuzumu düşünüyorsunuz?Denge sağlamak uğruna ipin ucunu kaçırıp kaçırmadığınıza bakın 1.55’lik bir kadın çok yüksek topuklu ayakkabılarla biraz aşırıya kaçmış gibi görünecektir. 1.80’nin üzerinde bir erkek kamburunu çıkararak duruyorsa boyu için bilinç dışı bir şekilde bağışlanma diliyor demektir ve statü yitirecektir.
            GÖZLÜKLER, iyi oturuyorlarmı,size yakışıyorlarmı temizlermi günün modasına uygunlarmı? Eski moda gözlükler kişiyi yaşlı gösterir.
            GİYSİLERİN UYGUNLUĞU, zarif bir boşlul taşıyan giysiler, tarzları ne olursa olsun uygundur. Büğtün ana giysilerinizin vüvut yapınıza oturup oturmadığına bakın. Pantolonlar, ceketler.etekler,giysilerin kolları, bunların hepsi sizin için doğru boyda olmalı – ne çok uzun – ne çok kısa, ne çok dar, ne çok bol giysinin uzunluğu sizin için doğru kesim olduğunu da yansıtmalı, kesim gövdenizin orantı ve dengesini , açı ve eğimlerini açığa vurur.Bir ceketin ölçüsü uygun, ama kesimi yanlış olabilir – daha uzun veya geniş omuzlu ya da ince belli birine göre dizayn edilmiştir.
            GİYSİLERİN KALİTESİ, kaliteyi herzaman fiat etiketinden anlamak kolay değildir, bazı pahalı giysiler hiçte iyi değildir.Kimi daha ucuz olanlları ise o para için mükemmeldir.
GİYSİLERİN BAKIM VE TEMİZLİĞİ, bir bakım kontrol listesinde şu ögeler yer almalıdır: Bütün giysilerin temiz olup olmadığı, ütüden veya kuru temizlemeden geçip geçmediği, leke ve ter izleri olup olmadığı, eksik düğme, kıvrılma, sökük ilik yada çekik iplik olup olmadığı.
            GİYSİLERİN YAŞI, bütün giysilerinin için eskiyip eskimediği, modası geçip geçmediği konusunda dürüşt bir değerlendirme yapın.
            AYAKKABILAR, hala karakteri kişinin ayakkabılarına göre değerlendiren insanlar vardır. Profesyonel imaj ayakkabularınızı temiz, iyi cilalanmış veya fırçalanmış tutmak, rahat ama şık ve iyi oturan örnekler seçmek konusunda özenli olmak demeye gelir. Ayakkabılarınız çok esnemişse, ayağınızda kayık gibi duruyorsa , topuklarının  arkası yürürken yere sürtüyorsa yada sinir bozucu takırdama çıkarıyorsa – başkaları için gerçekten itici olacaktır. Çok darsa, şekli bozulacak , duruşunuzu ve imajınızı bozacak , üstelik ayaklarınazada zarar verecektir.
            AKSESUAR, ister gerçek bir kostüm mücevheri, ister bir dizayn ustasının elinden çıkma olsun , iyi bir görünüm verecek ve tarzınıza bir şeyler katacaktır.
           İÇ ÇAMAŞIRI, iç çamaşırlarınızın giysilerinizin altında uygun bir çizgi oluşturup oluşturmadığınızı kontrol edin.
            ÜST BAŞ, başarılı ve üstünü başını düzgün tutan insanlar geçmişteki zayıf kişisel sunumlarını anlatmakta güçlük çekerler üstünüzü  başınızı gözden geçirirken kendinize karşı acımasız olun ve görüntünüzü oluşturmak istediğiniz imaj için kabul edilebilir bir düzeyde olup olmadığını değerlendirin. 
           YAŞAM TARZI, tipik bir haftanın yada ayın büyük kısmını nelr yaparak geçiriyorsunuz? Ailenizle elinizden geldiğince çok zaman geçiriyormusunuz? Tam mesaili bir işte çalışıyorsanız, gününüzün ortalama 10-12 saatini işte ve yolda , 2-4 saatini boş zaman olarak ve 8 saatinide uyumakla geçirirsiniz. Bazı insanlar bütüngün aynı şeyleri giyer ve bir etkinlikten diğerine koşturup dururlar; İş toplantısı , cips pişirmek kişişel bilgisayarıyla çalışmak, TV seyretmek, köpeği gezintiye çıkarmak, sonra uyku zamanı bütün giysiler çıkarılır ve ertesi gün yenileri giyilir. Yaşam tarzınız ne olursa olsun , işiniz yoksa onu sürdürmek olanaksızdır. Bunun anlamıda uygun bir gardrop aracılığıyla imajı korumak için zaman , çaba ve para harcamaktan kaçınmamanız gerektiğidir. Bu işi zorlanarak gerçekleştiriyor olsanız bile – gaqrdrobunuza yatırım yapın- aslında gelecege yatırım papıyorsunuz.
            BÜTÇE,
           İnsanların çoğu bütçelerinin izin verdiği kadar değil, önceden harcamaya hazırlanmış oldukları miktar kadar para harcarlar. Bir elbiseye belirli bir miktar harcaya bilir ama ev dışında ve aile yararına yapılan harcanan paraya sinirlenirsiniz. Yol gösterici ilke olarak, yıllık iş gardrobunuz için iki haftalık maaşınızı ayırın.
            UYGUN BİR İŞ GARDROBU OLUŞTURMAK
           Giyiseler herşeyden önce mantıklı olmalıdır. İş gardrobunuzun ve giyim gereksinimlerinizin mantığı üzerine düşünün. Herkes iş yaşamının en resmi yanları için mülakatlar, sunumlar, vs. muhafazakar kesimle ve renkte resmi bir iş takımına gereksinim oluyor. Bundan sonra iş doğru miktarda giyisiye üst, orta ve alt giyisiler ve bunların aksesuarları sahip olmaktır, böylece sizi asla düş kırıklığına uğratmayacak mantıklı, basit ve düzenli bir sisteminiz olur.
            6- KİŞİSEL TARZ
           Birlikte çalıştığımız pek çok insanın ayarı belirsiz bir kişisel tarz anlayışları vardır. Ne giymeleri gerektiği konusunda güvensizdirler ve çoğu kez aslında hoşlarına gidenin ne olduğunu bilmezler. Kuruluşlarının beklentilerine uygun giyinmek isterler, ama bütünlüklerini feda etmeyi göze alamazlar. Müşterilerim çok nitelikli, iyi eğitimli profesyonellirlerdir. Uzman oldukları dal ne olursa olsun benzer endişeleri dile getirirler. Kadınlar modaya uygun ve özenli giyinip kuşanıp makyaj yaptıklarında adlarının {pahalı faişe}’ye çıkması riskinden korkarlar. Kadınların ve erkeklerin yaşadıkları iklem geleneksel iş kıyafetlerinin kuralları dahilinde bireyselliklerini önderlik özelliklerini ve yaratıcılıklarını gösterebilecekleri uygun bir yol bulmaktır. Çoğumuz iç güdüsel olarak ne giymeyi yeğlediğimizi biliriz ve farklı durumlarda ne giyinmenin uygun olacağına ilişkin bir bakış geliştirmişizdir. Aynı zamanda şunuda itiraf edebililiriz ve farklı durumlarda ne giymenin uygun olacağına ilişkin bir bakış geliştirmişizdir. Aynı zamanda şunuda itiraf edebiliriz, gerçekten hoşlandıklarımız alışkanlık, tembellik işimizin gerekli, başkalarının zevki yada aldırışsız veya ısrarcı tezgahtarlar tarafından aşındırılmıştır. Beceremediğimiz kendi bireysel, profesyonel imajımızı yaratmak için hepsini bir arada şekillendirmek gibi görünüyor.
            BİRİNCİL TARZ ÖZELLİKLERİ      
           Klasik giyine  biri genelde klasik bir vücut yapısına ve özelliklerine sahiptir. Tipik olarak orta boyludur, düz dengeli hatları, oranlı bir vücutları vardır ve özenli giyinirler. Aşarı uçları kaldıramazlar ve hemde görünüş olarak muhafazakardırlar. Başarılı klasik görünüşler için, kişisel yorum katılmamış, son derece klasik giysiler giymek gerekir. Kalasik giyinenler için seçkinlere özgü iş kıyafetlerinden siyah deri ceket, levıs kot ve beyaz tişorte kadar her türden klasik giysi ve tarz gayet uygun olacaktır.
            İKİNCİL TARZ ÖZELLİKLERİ
           Giyisilerin düzenine ve hijyene fazla dikkat etmek onal dönemde kalan kişiliği akla getirir. Mükemmeliyetçi biri gibi kabul edilmek zevk verebilir, ama aynı zamanda saplantılı ve titiz görünme riskinide taşır. Temizlik, düzenlilik ve yüksek üstbaş ve hijyen standartları üniformalardan beklenen şeylerdir. Otel kapıcıları, hemşireler yada pliotlar giyinmede düzen eksikliği özellikle üniformalarında, disiplin eksikliğini yada potonsiyel disiplin eksikliğini ve buna bağlı olarak da profesyonel yetenek eksikliğini akla getirir. Öteyandan çok fazla kaos çekicide olabilir, ilkilticide. Kautik bir giyim tarzı kafa karışıklığının göstergesi olabilir. Her meslek üyelerinin giyimine ilişkin resmi yada gayri resmi beklentiler barındırır. Her işin basma kalıp tipleri yada enazından  işe yeni girenlerin gıpta edeceği rol modelleri vardır. Büyük kuruluşlar muhasebeden pazarlamaya hizmetten üretime, bütün uzmanlık dalında profesyonellere iş verirler. Eğemen giyim talimatnamesi bölümden bölüme değişebilir. Sizin tarzınız ençok neye yarar acaba?
           TARZ EKSİKLİĞİ KİMİN HATASI?
           SOSYAL EĞİLİMLER
           Sosyal, politik ve ekonomik eğilimler kuşku yokki giyimimizi etkiler. İş dünyası katı tek düzelikten yeni çağın bırakınız yapsınlar anlayışına doğru bir dönüşüm yapıyor. Yaşama yakaşımında gayri resmiliğe doğru kaçınılmaz bir yöneliş hükümsürüyor. Henüz evrensellişmiş değil, ama işte ve iş dışında dilendiğince giyinmek yönünde bir eyilim vardır.
            MODA FAKTÖRÜ
           Moda olsun yönetim teorisinde, bir yandan çoşkulu destekliyicileri, öte yandan kuşkulu izleyicileri olacaktır. Kişisel tarzınızın modaya uygunluğu dahil olduğunuz izleyici kütlesinin yeni fikirlere tepki merdiveninde aldığı yere göre belirlenir. Moda o anki, sosyal, politik ve ekonomik eğilimleri yorumlar ve çağımıza bunları giyisi formları olarak sunar.
            YETERSİZ ROL MODELLERİ
           Maliye ve hukuk yerleşik düzen tarzının kalbidir; Güç bu adamların elindedir. Dolayısıyla bunlar giyim konusunda başkalarının benzemek istedikleri modelleri oluştururlar. Gerçektendemi öylemi? Profesyonel erkeklerin bu türden modelleri kadınlara göre daha çoktur ama giyim konusundaki seçenekleri daha azdır. Yerleşik düzen giyimini taklit eden geleneksek iş giyimi erkeklerde daha sıtatiktir ve yıldan yıla şirketten şirkete çok az değişiklik gösterir. İtalyanlar büroda çeketler, pantulonlar ve süvet ayıkabılar giyenler. İngilterede son zamanlara kadar yalnızca medyada ve yaratıcılık gerektiren işlerde çalışanlar bu tarz giyinebilirdi. Fakat artık bunlar değişiyor. Kentli italyanlar zaten iyi giyinirler. Ne giyerlerse giysinler uyumlu ve iyi görünümlü olmasına özen gösterirler.
            OLUMSUZ KOŞULLAMA
           Pekçok profesyonele özelliklede akademik geçmişi olanlara göre kendine sunma becerilerini geliştirmek gereksiz boş ve saçmadır. Entelektüel açıdan yüksek bir düzey sergiliyenlerin giyime karşı aldığı tarz eksikliğine yol açmıştır. Ebevenlerin,özellikle annelerin yanıt bekledikleri bir sürü şey vardır-bende onlardan biri konuşuyorum.Bazılarımızın tek tasası çocuklarımızın temiz,düzenli ve saygıdeğer olmalarıdır.Onları küçük yetişkinler gibi giyindirmek isteriz.Bunun tersine,bazı ebevenler çocuklarının giyimle ilgilenmekten vazgeçip onların,çok küçük yaşlardan itibaren ne giyecekleri konusunda kendilerini yönlendirmelerine izin verirler.gözetmenlik ya da yönlendirme olmadığından,sonuç tarz anarşisidir.Çocukları okul formalarının içine sokmak bazı sorunları çözer,ama öte yandan başka sorunlar yaratır. Erken yaşlarda olumlu bir temel almazlarsa,giysiler hakkındaki olumsuz duyguları,iş kıyafetlerikonusunda karar vermek zorunda kaldıkları zaman değişmeyecektir. 
            TARZ EĞİTİMİ EKSİKLİĞİ                                                                                                                   
           İyi giyinmek kalıtım yoluyla kazandığımız bir beceri değildir.Öylebile olsa,insanların bir   bicimde kuralları bilmeleri beklenir.Tarz ve giyim hakkında yakın döneme ilişkin bir entellektüel tartışma tarihimiz olmadığı için,bunun üzerinde düşünülebilecek ya da eğitim gerektiren ciddi bir başlık olarak görmeye utanırız.bu konudaki tartışmaları kadınlar yapar,erkeklerse bunu saçmalık olarak değerlendirirler. 
             7.NE İÇİN NE GİYMELİ
            İnsanlar bana sık sık önemli olaylar için ne giymeleri gerektiği konusunda akıl davranışlar,özelliklede olay kendini bir izleyici kitleye sunmakla ilgiliyse! İnsanlara,özellikle de topluluga seslenmeyi içeren bir olayda şeyler konusunda yardımcı olabilmek için olay hakkında bazı ayrıntıları öğrenmek;kimler olacak ve konuşmacı oraya niçin davet edilmiş?Bu bölümde verilen öğütler çok sık rastlanan üç başvuru konusunu içermektedir veresmi vegayri resmi sunumlarla ilintilidir.
             NİYE GİYİNİRİZ
            Yanıtı karmaşık olan basit bir sorudur.Giysileri bizi sıcak tutsunlar diye,ne kadar zengin olduğumuzu göstermek,arkadaşlarımıza hava atmak için giyeriz,yani bir sosyal,kisisel rasyonel, estetik ya daduygusal nedenler yumağı yüzünden,bazende pratikte görünür hiçbir nedeni olmaksızın giyiniriz.Nedenler ne olursa olsun,çoğu yorumcu bunların cinsiyet,statü,yarar ve kişisel ifadeyle ilgili oldugu konusunda fikir birligine varılmıştır.Niçin vücutlarımızı süsleme ve örtme gibi karmaşık bir oyuna katıldığımızın doyurucu bir gercekler listesini çıkarmadan önce,temellere inmemiz ve bizi neyin kılıflara soktuğunu saptamamız gerekir. 
            GİYİNME PSİKOLOJİSİ
            İnsanların gereksinimleri üzerine pek çok inceleme yapılmştır.Maslow insan gereksinimini tanımlarken beş düzeyli,alt düzeyinde tepesindekinden daha fazla insan yer alan aşagı doğru genişleyen bir üçgen kullanılmıştır.1-yasamı sürdürme gereksinimleri 2-Güvenlik gereksinimleri 3-Sosyal gereksinimler 4-EGO gereksinimleri 5-Yaratıcı gereksinimler.Herkesin birinci ve ikinci düzeyde gereksinimleri vardır.Eger çalışıyorsanız ve ülkeniz savaşta değilse,güvenlik ve yaşamı sürdürmeye ilişkin temelmgereksinimleriniz ksrşılanacaktır.İş gelir getirir,buda yiyecek,barınak ve güvenlik sağlar.                                                            Üçüncü,dördüncü vebeşinci düzeylerde yer alan ait olma,öz saygı ve yaratılıcıga ilişkin gereksinimler kişiligimizi giysiler yoluyla yansıtma biçimimizi etkiler.
             GİYİNMEMİZİN YİRMİ NEDENİ
            Flügel kitabında giyinmenin temel motiflerini açıklamıştır.Ondan bu yana çoğu yazar giysi seçimimizde cinsiyet,statü,sergileme ya da yararın rolü konusunda onunla aynı fikirdedir.Sergileme,sosyal durgunluk,karşı cinsi çekebilmek,iffet,cinsel kimlik,büyü ve ruhlardan korunma,iyi şans için,dünyanın hiçte dostca olmayan tavrına karşı korunmak için,aşık olma faktörü,ahlaki tehlikeden korunma,doga unsurlarından korunma,düşman çevreden korunma,grup kimliği,ulusal kimlik,moda ve anti-moda meslek,yasa geregi,statü,refah,bir silah olrak giysi.
 İÇ ÖZGÜRLÜK
  •  Eğitimin Yararı: Yaşam yalnızca bir iş, bir görev sahibi olmaya indirgenemez. Yaşam son derece olağan dışı, kapsamlı ve derin bir şeydir. Büyük bir gizin insanlarında içinde bir katkısı olan çok geniş bir alandır. Kendimizi yaşama yalnızca bir geçim sağlamak kaygısıyla hazırlarsak yaşamın asıl konusunu elden kaçırırız. Eğitim yaşamın bütün ince yanlarıyla  olağanüstü güzelliğiyle, acısıyla, sevinciyle geniş kapsamını anlamamıza yardımcı olmazsa bir şeye yaramıyor demektir. Eğitim işlevi insanın düşünme gücünü, insanca ilişkilerini ve sevgiyi yok eden korkuyu içimizden de dışımızdan da silip atmamızda bize yardımcı olmaktır.
  •  Özgürlük Sorunu: Özgür olmak için aklımızı kullanmayı bilmemiz  gereklidir. Akıllı olmak yalnızca özgür olmayı istemekle olmaz. Ancak biz çevremizi iyice anlamaya, bize toplumdan, dinden anamızdan, babamızdan gelenek ve göreneklerimizden gelen etkileri fark edip tanımaya başladığımız zaman akıllı olmayı  başarabiliriz. Özgürlük korkuya, zorlamaya, güvence içinde olacağım diye didinmeye izin  vermeyen ruhsal bir durumdur. Bir kimse yüreğini tutkulardan arındırıp önemli bir kimse olacağım diye kendini parçalamaktan vazgeçerse o kimse özgürdür.
  •  Özgürlük ve Sevgi: Özgür  olmak  için her türlü ruhsal bağımlılığa  karşı çıkmalıyız. Niçin bağımlı olduğumuzu  iyice anlayamazsak  bağımlılığa  karşı çıkamayız. Her türlü ruhsal  bağımlılığa karşı çıkıp kendimizi bu  bağımlılıktan  kurtarmadıkça özgür olamayız. Sevmek bir karşılık beklememektir. Sevdiğimiz zaman bir şey verdiğimizi bile düşünmemeliyiz. Böyle bir sevgi özgürlükle uzlaşabilir. 
  • Kulak Verme Olayı: Birisini dinlememizin amacı bizim düşüncelerimize uyan sözler işitmek, böylece kendi düşüncelerimizin doğruluğuna olan inancımızı pekiştirmek değil gerçekten bir şeyler öğrenmek,  bir şeyler keşfetmek, yeni bir şeyler bulmak, bir şeyler anlamak olmalıdır.
  •  Yaratıcı Hoşnutsuzluk: Girişim, yaratıcılığı başlatan gösterişsiz, alçak gönüllü bir eylemdir. Yaratıcılık derin bir hoşnutsuzluktan kaynaklanan girişkenlikle ortaya çıkar. Hoşnutsuzluktan korkmamamız gerekir. Tam tersini hoşnutsuzluğumuzu beslemeliyiz ki kıvılcım aleve dönüşsün böylelikle bizim hoşnutsuzluğumuz süreklilik kazansın ve her şeyi içine alsın, işimizden, ailemizden, o geleneksel para peşinde koşma, mevki ve güç peşinde koşma tutkumuzu da içine alsın.
  •  Yaşam Bir Bütündür: Yaşam akıl almaz bir gizemdir. Öyle kitaplarda yazılan, herkesin söz ettiği gizler değildir. Bizim doğrudan kendimizin bulacağı gizemdir. İşte bunun için bizim küçücüğü, daracığı ve en önemsiz  şeyleri anlayıp onların ötesine geçebilmemiz çok önemli bir konudur.
  • Başarılı Olma Tutkusu: İlişkilerimiz başarılı olma tutkusu üzerine kuruluysa, hepimiz bir başkasından daha güçlü olmak istiyorsak, kaçınılmaz olarak birbirimizle çatışırız. Dış görünümümüzde bir yarışçı oltan başarı peşinde koşmaktan vazgeçmiş olabiliriz. Toplum düzeni içinde rekabeti yok etmiş olabiliriz. Ama içten içe biz gene de bu tutkuyu sürdürürüz.
  •  Düzenli Düşünme: Erdemli olmanın bir başına fazla bir anlamı yoktur.  Ama biz erdemliysek düşüncelerimizde kesinlik vardır. Bütün varlığımız düzenlidir, erdemli olmanın etkisi budur.
  •  Açık Zihinlilik: Biz, disiplini son derece dikkatli ve uyanık, her şeyi gözlemleyen, her şeye ilgi duyan birisi olduğumuz zaman açık zihinli bir insan olabiliriz.
  • İç Güzellik: İç güzellik, biz ancak insanlara, bu dünyada var olan her şeye gerçek bir sevgi duyduğumuz zaman vardır. Ve bu sevgiyle biz her şeye önem vermeyi dikkatle ve sabırla her şeyi izlemeyi öğreniriz.
  • Kaygısızlıktan Gelen Güven: Girişimlerde bulunarak güven duygusu kazanılır. Ama toplumsal modelin içinde kalan girişimlerle ancak kendi kendine güven duygusu gelişir. Kendi kendine güvense insanın kendini aradan çıkararak duyacağı güvenden çok farklıdır. 
  • Eşitlik ve Özgürlük: Eşitlik, herkese eşit davranılmasıdır. Yukarılık, aşağılık ve büyüklük küçüklük, diye bir kavram olmazsa o zaman özgürlük olur.  
  • Kendini Disiplin Altına Sokmak: Tutkulu hırslı insanlar başarı kazanmak, çok para kazanmak, önde gelen bir politikacı olmak isterler. İşte onların tutkuları, hırsları kendilerini disiplin alna koymalarının nedeni olur. Bunun için çevremizde olanlar bize disiplinin gerekli olduğunu söylerler. 
  • İşbirliği ve Paylaşma: İşbirliği bir şeyleri birlikte yapmak anlamına gelir. Birlikte bir yapı yapmak, birlikte duygulanmak, özgür bir biçimde birlikte çalışmamıza yol açacak, ortak bir şeyimizin olması. Ama bu işbirliğini ve paylaşmayı içimizden gelerek yapmalıyız. 
  • Zihninizi Yenileyin: Zihin geçmişi silerek hep genç, hep taze kalır. Hiçbir zaman eskiyip bozulmaz. O zaman karanlık, yoz düşüncelere zihinde yer kalmaz. 
  • Yaşam Irmağı: Bütün istediğimiz bazı şeylerin hep aynı kalması, bazı istediklerimizin hiç değişmemesi, zevkli olan, haz veren şeylerin hep sürüp gitmesi yani sevdiğimiz, beğendiğimiz şeylerin hiç değişmeden öyle kalmasını isteriz. Bunların değişmesini önlemek amacıyla yaşamdan uzak kalıyoruz. 
  • İzleyen ve Fark eden Bir Zihin: Anlamı dikkat demektir. Çoğu kişi dikkatini bir konuya verdiğinde o anda başka bir konudan soru sorulsa soruyu bile anlamaz. Çünkü zihinde başka konu  
  • Sevgi Çok Yalın Bir şeydir: Sevgi, her şeye karşı, duygulu ve saygılı olmak, onları gözetlemektir. Her şeye karşı duygulu olmaktır, acı çeken bir hayvan görünce acısını dindirmek için bir şey yapmaktır.  Sevgiden konuşmak,  sevgiyi duymak,  sevgiyi geliştirmek ve bir hazineymiş gibi sevgiyi  korumak çok  önemlidir. Yoksa böylesine acımasız  bir dünyada sevgi  çabucak harcanır gider. 
  •           Kendini Zora Koşmadan Yaşamak: Önümüzdeki zorluk, zihin kendini küçük görmesi, onun için önemli birisi olmak için savaşması, ya da çelişkili istekleri arasında bir köprü kurmaya çabalamasıdır. Hiçbir açıklama aramadan yalnızca zihnimizi izletmekle yetinirsek, yalnızca zihnimize kendi didişmelerimizin, çabalamalarının farkında olma olanağı tanırsak biraz sonda içinde didişme, çabalama olmayan bir ruhsal durumun oluştuğunu izleriz. Bu ruhsal durumun özelliği olağanüstü bir farkındalık, şaşırtıcı derecede keskin bir gözlemciliktir. Böyle bir zihin uyanık ve alıcıdır. Uyanık bir zihinse neşe ve sevinç kaynağıdır.
Fırsatı yakalamak
        Dünyaya gelinen yer, zaman ve mevki, maddi durum, ailenin durumu ne olursa olsun, herkesin karşısına yaşamı boyunca birçok fırsatlar çıkabileceği, önemli olanın bu fırsatların uygun bir şekilde değerlendirilebilmesi, azimle çalışmak ve sonuçta başarıya ulaşmak olduğu anlatılmaktadır.
Zayıf iradeli insanlar fırsat bekler, kuvvetliler ise onu yakalar. Başarılı insanlar talih bekleyenler değil, onu önlerine katarak hükmeden ve arzularına göre onu kullananlardır. Fırsat bulamamak sözü kararsız ve iradesi zayıf kimselerin daimi mazeretleri olarak belirtilmektedir.
Bir iş yapmak için hiç boş zamanı bulunmadığından ve kendilerine hiç fırsat çıkmadığından şikayet edenler, çok işi olanlar değil, tembeller olduğu, bazı insanların, diğerlerinin ihmal ettiği her fırsattan yararlanmasını bilerek az zamanda diğerlerinin bütün hayatları boyunca yapamadıkları işleri yaptıkları anlatılmaktadır.
Bazı dakikaların yıl kadar önemi olduğu, zamanın uzunluğu ile değeri arasında bir ilgi bulunmadığı, bazen yalnızca beş dakikanın, bütün bir hayatın geleceğini içinde saklayabileceği anlatılmaya çalışılmaktadır.
Yazar; enerji ve bilgi ile fırsatı yakalamasını bilen her insanın, kazanç ve başarıya ulaşabileceğini, kişinin kulübe veya sarayda doğmuş olmasının önemi olmadığını söylemekte ve Henry Wilson’dan ünlü heykeltıraş Thorvardsen’e, Michael Faraday’dan Abraham Lincoln’a kadar birçok ünlü ismin karşılarına çıkan fırsatları nasıl değerlendirdiklerini anlatmaktadır.
Kaybedilen dakikaların, boş geçirilen saatlerin, beklenmedik tatillerin ve bekleme yerlerinde geçirilen zamanları yakalamanın ve onlardan yararlanmayı bilenlerin elde ettiği parlak sonuçlar karşısında, bu büyük değerin sırrını bilmeyenler hayretler içinde kalmaktadırlar.
Birçok kimsenin, zamanını: “Yemek aralarındaki beş on dakikadan başka boş zamanımız yok ki!” veya “Bir işe başlamak için hiç vakit bulamıyorum ki!” diye söylenerek harcamakta olduğunu, halbuki israf edilen bu anların, talihsiz doğmuş birçok insanın başarılı olmasını sağladığı anlatılmaktadır.
Yazar, Türklerin “vakit nakittir atasözüne dem vurarak, o naktin boşa harcanmamasını, parayı sokağa atmak ne ise, bir saati boşa geçirmenin de aynı değerde olduğunu anlatmaktadır.
Ayrıca, başarıya ulaşanlarla ulaşamayanlar arasındaki büyük farkın, çalışmanın zorluk veya azlığından değil, bu işi yapmak için sarf edilen zekadan ileri geldiğini, başarılı olamayanların birçoğunun gayelerine ulaşmak için acınacak derecede çok çalıştıklarını, fakat çalışmalarının sonunda başarılarının tesadüfe bağlı olduğunu anlatmaktadır.
Doktor Matthews: “Herşeyle uğraşan adam kuvvetini ve ardından da heyecanını kaybeder” diyerek, dikkatin yoğunlaşması ve siklet merkezi oluşturmanın önemini vurgulamaktadır.
Yazar, Napoléon’un, uygun zamana çok önem verdiğini ve o uygun zamanın her savaşta mutlaka çıktığını görerek zafere ulaştığını anlatmaktadır.
Washington’un, davetlileri ile birlikte, Beyaz Saray’da belirlenen saat olan dörtte sofraya oturduğunu, o sırada geciken birkaç davetlinin daha geldiğini, kendisini diğer davetlilerle sofrada görünce çok fena bozulduklarını, bunun üzerine Washington’un: “Benim aşçım misafirlerin gelip gelmediğini hiç sormaz, saatin gelip gelmediğine bakar” diyerek davetlilere zamanlamanın önemi ile ilgili güzel bir ders verdiğini açıklamaktadır.
Yazar ayrıca, heyecan duymanın eşyaya yeni bir anlam verdiğini, onsuz herşeyin manasız ve yavan olacağını söylemektedir.
Gutenberg’e ilk matbaayı bulduran heyecandır. Elde kılıçla zafer kazanarak milletleri hürriyet ve bağımsızlığa kavuşturan yine heyecandır. Milton ve Shakespeare’e yüksek fikir ve şiirlerini bıkmadan kağıtlara yazdıran da heyecandır.
Yazar, karakter üzerine verilen bir örnekte; zengin bir kadının, daha yoksul olanına mücevherlerinin nerede olduğunu sorduğunda, onun okuldan dönmekte olan iki oğlunu göstererek: İşte benim mücevherlerim cevabını verdiğini anlatarak, bir ülkenin yetiştirebildiği değerlerin en iyisinin, uygun ve karakterli adamlarından başka bir şey olmadığını vurgulamaktadır.
Emerson: “Karakter daima kendini tanıtır. Hırsızlık asla zenginleştirmez; sadaka vermek kimseyi fakirleştirmez. Konuşmalarımıza biraz övünme, iyi bir etki bırakmak için bile olsa biraz yalan karıştırmak, sözlerimizin değerini düşürür. Fakat doğru söz, beklenmedik şekilde herkesi yardımımıza çağıracaktır demiştir.
Karakter, fakir adamın sermayesidir.
Yazar, istikrarlı çalışma ve sabır konusunda verdiği bir örnekte; Harvey’in kan dolaşımını bulmak için sekiz uzun yıl çalıştığını, o zaman meslektaşı olan doktorların ona deli gözüyle baktıklarını, onun ise keşfinin resmen kabul edilmesi için tam yirmi beş yıl boyunca bu alaylara tahammül etmek zorunda kaldığını anlatmaktadır.
Çinli bir öğrenci, birkaç defa başarısızlığa uğradığı için ümitsizliğe kapılmıştı. Bu yüzden tam kitaplarını bir kenara fırlattığı sırada, fakir bir kadının iğne yapmak için kalın bir teli sabırla törpülediğini gördü. Bu örnek ona yeniden cesaret vermiş ve öğrenci, tekrar kitaplarına sarılarak Çin’in en büyük bilginlerinden biri olmuştur.
Sonuç olarak yazar; her insanın hayatta başarıya kavuşma ideali olması gerektiğini belirterek, kişinin hedefe ulaşması için fırsatları yakalamasını bilmesini, şanssızlığa inanmamasını, enerjisini dağıtmayıp onu belirli bir ideal için bir nokta etrafında toplamasını, alınacak kararlarda hızlı, tavır ve hareketlerde kibar ve azimli olmasını, daima heyecanlı olmasını ve kendine güveninin tam olmasını, irade ve karakterinin kuvvetli tutulmasını, işlerini zamanında ve tam olarak yapmasını tavsiye etmektedir.
Kararlılık da bunlara katılınca sonuçta görülecektir ki, mutlaka başarıya ulaşılacaktır.
        İş palanlaması
1. BÖLÜM: İŞ PLANLAMASINA GIRİŞ İş Planı Nedir:
             Bir şirketin başarılı olabilmesi için yada en azından ekonomik bakımdan yaşayabilmesi için neler yapması gerektiğini karar verme sürecine iş planı denir. İştikrarlı bir iş çevresinde çalışan küçük firmalar için iş planı ve planlama süreci firmaya ait az sayıda üst yönetici tarafından firmanın performansının gözden geçirilmesinden ibaret sayılsa da firma büyüdükçe yada iş çevresindeki istikrar azaldıkça iş planlaması süreci daha karmaşık hale gelir. İş planı biçimsel hale gelir. İş planı sürecine çok sayıda uzman katılarak çok yönlü ve uzun vadeye dayanan iş planları yapılır.  İş Planının Hedefleri ve Kullanımı: İş planına ait farklı hedefler olabileceği gibi asıl hedef planın kullanımıyla ilgilidir ve firmaya genel olarak mantıklı ve rasyonel bir yön duygusu katar.
            İş Planının İç Kullanımı: İş planı kullanılacağı firmaya, firmanın işlemlerinin zayıf ve güçlü yanlarıyla yeni yada muhtemel problem alanlarını saptayarak performansının iyileştirilmesi başta olmak üzere yönetim ve personele firmanın performansına ve önceliklere ilişkin açık seçik beklentileri iletir. Ayrıca, firmanın çeşitli bölüm veya birimlerine ait plan işlemlerini koordine eder, bunların tutarlılığını sağlar. Dördüncü olarak iş planı firmanın tamamının veya birimlerinin yada ayrı ayrı yöneticilerinin performansını ölçmek için sağlam kıstas oluşturur. Son olarak iş planı ve ona ait geliştirme süreci, bir firmaya ait nezaretçi yöneticileri eğitmek ve motive etmekte kullanılır.
             İş planının Dış Kullanımı: Firmanın dış partnerleriyle ilgili hedefleri yapısı ve performansı ile ilgili bilgilendirmek bireysel yada kurumsal dış yatırımlardan fon temin etmede kullanılır. Ayrıca iş planlamasının formüle edilmesi sonucu firma kendini bağlamış olur. Bu bağlamda dış partnerlere açıklanarak firmayı etkileyecek olumsuz eylemlerin önü alınmış olur.
            BİR İŞ PLANI NELERİ KAPSAMALIDIR:
    1.Pazar Stratejisi: Firmanın hangi ürünü ya da hizmeti satacağı, hedef müşterilerinin kim olacağı firmanın ürünlerinin fiyatlandırılması reklam promosyon satış ve dağıtım politikaları Pazar stratejisini oluşturur.  Pazar stratejisinin geliştirilmesinde temel olacak analizler ise şu özellikleri içermelidir:
           a.Müşteri kesimlerinin tercih satın alma psikolojileri zamanlama ve miktar.                      
           b.Ürün ve hizmetin müşterilere yararı.
             c.Aynı müşteri kesimleri için sektördeki rekabet derecesi.
                        2.Üretim Stratejisi: Firmanın ürün ve hizmetinin üretim ve sunumunda kullanılacak proses ve teknoloji, materyal donanım ve bina ihtiyaçları, çapları, yerleri, gerekli kadro sayısı ve beceriler satış hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli üretim programını kapsar.
Bu stratejinin geliştirilmesinde bazı temel analizler şunlardır:
                        a.Her bir ürün için sabit ve değişken üretim maliyetlerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi.  Materyal temini ve gerçek üretim için gerekli zaman sürelerinin değerlendirilmesi,  Ulaşılabilirlik, ve servis maliyetleri açısından satıcı ilişkilerinin değerlendirilmesi.  Kalite kontrolünün değerlendirilmesi 
            3.Ar-Ge Stratejisi: Bu bölüm iki kilit sorunla ilgilenir. İlki bir firmanın rekabetini sürdürmesi gereken iş alanları hangileridir, ikincisi de Pazar eğilimleri ve çevre koşulları altında firmanın rekabetini sürdürmek için ihtiyaç duyduğu yatırımların miktarıdır. A/G stratejisinin gerekliliği ve çapı Pazar araştırmalarından çıkar.                                          
  •              4.Organizasyon ve Yönetim Stratejisi: Beş kritik konuyla ilgilenir.                                             
  •              a.Yapılması gereken işlevler ve sorumluları.
  •              b.Verimliliği, üretkenliği destekleyecek işlevlerin örgütlenmesi.                                                
  •              c.Sayı ve nitelik bakımından kadro ihtiyacı
  •              d.Firmanın genel işlerliğini motive ve kontrol etme prosedürü
  •              e.İç terfi görevlendirmeler ve kadro ihtiyaçlarının karşılanması.
            5. Mali Strateji: Üç nokta ile ilgilenir. Uygun bir kar oluşturabilmek , fazla gelir ve karlar nerelerde kullanılacak,  kilit yatırımlar için fonlar nasıl oluşturulacak , mali stratejinin geliştirilmesi için de belli temel analizlere gerek vardır. Giderlerin gerçekleşmesiyle, gelirin elde edilmesiyle alakalı enformasyon. Satıcıların ve alıcıların ödeme ve tahsilatlarla ilgili politikaları.  Kilit mali gelişmelere ilişkin firmanın performansı Aktif ve pasiflerin mali yükümlülükleri kapsayacak şekilde bileşimi, aktiflerin değeri ve şu anki istihdam dış kaynaklardan gelen fonların imkaniyeti.
            İŞ PLANI NASIL HAZIRLANIR ? Birinci Adım PLANLAMA SÜRECİNİN ÖRGÜTLENMESİ: Firma yöneticisi planlama uğraşını ciddiye aldığını açık olarak ilan etmelidir. İkinci nokta planlama sürecine ilgili bütün taraflar katılmalıdır. Üçüncüsü planın geliştirilmesiyle ilgili sorumluluklar kesin olarak tanımlanmalı ve planı hazırlamak için gereken süreçlerin zamanları ayarlanmalıdır. Bu noktalara yeterince özen gösterilirse sonuçta yüksek kaliteli bir iş planlaması ortaya çıkar. İkinci Adım DURUM TEŞHİSİ: Bu analizin iki boyutu vardır. Birincisi firmanın kapasitelerini bilmesi. İkincisi dış pazardaki gelişmelerin firma üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi. Firmanın benimseyeceği yaklaşım: dış kaynakların ve gelişmelerin firma performansını ne ölçüde etkileyeceğine bağlıdır. Üçüncü Adım HEDEFLERİN BELİRLENMESİ: Hedef belirlemede şunlar dikkate alınmalıdır; Birincisi her stratejide performansın geliştirebileceği alanlar için hedef belirlenmelidir. İkincisi bütün stratejilerde hedefler birbirlerini desteklemelidir. Üçüncüsü varsayımlarla firmanın alternatif hedef ve strateji geliştirmesi gerekir. Dördüncü Adım YÜRÜTME PLANLARININ GELİŞTIRİLMESİ: İş stratejilerinin her biri pazarlama, üretim, araştırma ve geliştirme, organizasyon ve yönetim stratejileri için yürütme planlarının geliştirilmesi gerekir. Amacı, genel hedefler dizişinin firmanın her bir bileşeni için somut hedef ve stratejilere dönüştürmektir.  Beşinci Adım MALİ PLANIN GELİŞTIRİLMESİ: Mali planın geliştirilmesi, her bir bileşenin performans hedefleri ve stratejilerinden çıkar. Bu hedef ve stratejiler gelir ve gider tahminleri sağlar. Proforma çizelgeler iç yönetim ve dış kullanıcılar için asgari bir gereklilik olan standart muhasebe belgeleridir. Üç tür proforma çizelge vardır. Ciro, giderler, meydana getirilen karlar ve bunların kullanımını gösteren üç aylık mümkünse üç aylık kar zarar cetvelleri. Kısa ve uzun vadeli aktifleri ile pasifler ve pay ödemeleri yada yatırımlar arası ilişkiyi gösteren üç aylık yada yıllık bilançolar  İşlemlerin, firmanın nakit durumundaki etkisini gösteren aylık nakit akış özetleri , Altıncı Adım İŞ PLANI BELGESİNİN HAZIRLANMASI: Plan belgesinin hazırlanmasının üç hedefi vardır. Birincisi planlama sürecini sona erdirir. İkincisi planlama sürecinin ve varılan sonuç stratejilerinin ciddiyetini belirler. Son olarak planlama belgesi izleyecek etkinliklerin, başarı ve fırsatların değerlendirilmesi için elle tutulur bir çerçeve sunar. Genel olarak plan belgesi ne kadar uzun olursa ve ne kadar çok söz içerirse o kadar alınmış kararlardan çok alınmamış kararları yansıtır. Asıl önemli olan belgeyi yazmak değil, planlama sürecini tamamlamaktır. İş planını etkili kılan kilit unsur, planı firmanın işlemlerini yönetmek için kullanmada o kadar ciddi ve istekli olduğudur.             2.BÖLÜM  Firmayı ve İş Çevresini Anlamak: Firmayı anlamak niçin önemlidir?: Bir firmanın iş çevresinin, yapısının ve doğasının gerektirdiği gibi anlaşılması iş planlaması sürecinin durum teşhisi aşamasının yapılabilmesinin ön şartıdır. Durum teşhisinin amacı; bir firmanın güçlü ve zayıf yanlarını ve gelecek performansına ilişkin imkan ve tehditleri belirlemektir.
Hayatı ve Zamanı yönetmek
      İnsanlar kendilerini daha iyi hissetmek isterler. Çünkü hayatları kontrolden çıkmıştır. Hayattaki en önemli şeyler en önemsiz şeyler yüzünden rehin alınmıştır. Yaşadığımız çağ “zaman kıtlığı” çağında yaşıyoruz; günlük işler ivedileşiyor ve sırf aynı yerde kalabilmek uğruna daha hızlı koşuşturmak zorunda kalıyoruz. Hayatlarımız yapmamız gereken şeylerle öylesine dolu ki istediğimiz şeyleri yapmak bir tarafa kendimizi tam anlamıyla kapana kısılmış hissediyor ve yerimizden kıpırdayamıyoruz.
            Herkes kontrolün elinde olmasını ister. Psikologlar intiharın en son kontrol arayışı olduğunu keşfetmişler.”Kontrol edebildiğim tek şey , hayatta kalıp kalamayacağımdır.” Günümüzde insanlar hayatlarını kontrol edemediklerini hissettiğinde huzur, üretkenlik ve mutluluğun az rastlanan üç değer olduğunu görür.
            Bu kitabın odak noktası zaman yönetimi değil “İç huzura ulaşmaktır.” Zaman yönetimi hayattaki olayları etkin biçimde kontrol etmemizi sağlayacak beceriler sağlar. Amaç tek başına iç huzura ulaşmak. İç huzura erişmenin sırrı kendi öz değerlerimizi (hayattaki en önemli şeyleri ) anlamakta , sonrada bunları günlük olaylara yansıtmakta yatar. Zamanımızı yönetmek eğer bunu hayatımızda en çok önem verdiğimiz şeylere ulaşmak için yapmıyorsak anlamsızdır.
            Birinci Bölüm : Zamanınızı Yönetme
            “ Bir gün, vakit bulunca… yapacağım.” kaç kere buna benzer sözler söylemişizdir. Sürekli olarak kendimiz açısından gerçekten önemli şeyler yapma fırsatı yaratmıyorsak, daha düzenli olmak sadece zamanımızı tüketecek ve daha fazla hayal kırıklığına sürükleyecektir.
            BİRİNCİ YASA : Zamanımızı Kontrol Edersek Hayatımızı Kontrol Ederiz.
            Zaman nedir ? Nasıl tanımlayabiliriz ? Yüzyıllarca filozoflar zamanı tanımak için büyük çaba harcamışlardır. Albert Einstein’ a göre zamanı olayların sıralanışına göre ölçeriz, bu olayların dışında bağımsız varlığı yoktur. Her şey bir olaydır. Sabah yataktan kalkmak bir olay, araba sürmemiz bir olay, telefon çalması bir olay zaman bu olayların birbiri ardına oluşmasıdır.
            İyi bir zaman yönetiminin amacı, iç huzurunu sağlamaktır. Zaman yönetimi saatle ilgili bir şey zannederiz ama bu kontrol edemediğimiz olaydır.Asıl mesele hangi olayları kontrol edebildiğimizdir. Bu yüzden olay kontrolüne odaklanmamız gerekir.
Özsaygı                            Üretkenlik                          Olay Kontrolü
            Kendin hakkında ne kadar iyi duygun varsa o kadar üretken olursun, ne kadar üretken olursan o kadar olay kontrolüne hakim olursun. Kendimize şu soruları sormalıyız.
            1. Hayatımızdaki en öncelikli şeyler nelerdir?
            2. Bu önceliklerin içinde en fazla değer verdiklerimiz nelerdir?
            Neden çoğumuz bizim için uzun vadede en fazla ifade eden şeyleri yapmıyoruz? Bunun iki yanılgısı var.
            İlk yanılgımız belirsiz gelecekte  şimdi olduğundan daha çok zaman olacağı düşüncesi. İkinci yanılgı zamanı biriktirebileceğimiz düşüncesi. Her gün 86400 saniyelik herkese bir çek veriliyor. Ne bir saniye önce ne de bir saniye sonra.
            Zaman tıpkı para gibidir. Çoğu hırsız insan hayatına girip zamanını çalıyor. 2 çeşit zaman hırsızı vardır.
A Grubu                                                                    B Grubu
Bize Dayatılanlar;                                                    Kendi yarattıklarımız;
- Gereksiz toplantı                                                   - Kötü Planlama
- Çok fazla çalışma                                                  - Unuttuklarımız
- Dağınık patron                                                       - Dinlememe
- Bürokrasi                                                               - Yorgunluk
- Eğitimsiz Personel                                                - Yeterince açık olmayan kişisel amaç
- Toplantılar                                                              - Mükemmeliyetçilik
                                                                                  - Dalgınlık
                                                                                  - Dağınıklık
            Suçluları belirlemeyip onlardan kurtulmak için bir plan geliştiremediğimiz sürece hayatımızın geri kalan bölümünde de aynı şekilde zaman kaybedeceğiz. Bu zaman hırsızlığına karşı uygulamamız gereken birkaç davranış vardır. Bunlar;
            Bölünmeler
            Bölünmeler genellikle üç kategoriye girer;
1. Gereksiz bölünmeler, bir bilginin bizde olduğu yada sorumlu olduğumuzu düşünerek aniden ziyarete gelir veya telefon açarsa meydan gelir. Bu gereksiz bir bölünmedir, zaman kaybıdır. Kaçınılması veya hemen sona erdirilmesi gerekir.
2. Gerekli bölünmeler, bilgi veya sorumluluğumuz olan bölünmedir. Gerekli bir bölünme bir değer taşır ve zamansız değilse ilgilenmemiz gerekir.
3. Zamansız bölünmeler gereklidir ama uygunsuz yada kötü bir zamanda gerçekleşmiştir.
            Erteleme
            Erteleme yapmamızın iki temel çeşidi vardır.
1. Bilinçli; “Uyanık olduğumuz ve yaptığımızın farkında olduğumuz
2. Bilinçsiz; hareketlerimizin neredeyse hiçbir şekilde farkında olmadan yaptığımız.
            Neden sürüncemede  bırakırız. Başka bir değişik neden en önemli şeyleri en önemsizlerin insafına  terk ederiz. Belki en genel yanıt bazı önemli işlerin tatsız olmalarıdır.
            İnsan vergi durumunu incelemekten, tanımadıkları insanlarla buluşmaktan, yazı yazmaktan, çöpü dışarı çıkarmaktan nefret eder.
            Bu alışkanlığı yenmek için bazı öneriler;
1.  Bir son tarih saptamak,
2.  En tatsız işi en önce yapmak,
3.  İşi oyun haline getirmek,
4.  Bir ödül saptamak, işi çabuk bitirmeyi teşvik etmek.
            İşleri sürüncemede bırakmanın bir başka nedeni ise bazı işlerin büyüklükleri , uzunlukları yada karmaşalıkları yüzünden gözümüzde büyümeleridir. Hery Ford’ un “Küçük parçalara bölersen hiçbir iş zor değildir” öğüdünü dinlemeliyiz.
            Kötü Planlama 
            Bir atasözü “Planlama yapmamak, başarısızlığın planını yapmaktır.” der. Kötü planlamanın kendi yarattığımız bir zaman hırsızı olduğu açıktır. Görünüşte aynı derece açık bir çözümü var gibidir. “Üstün bir planlama!”
            Yanıt Gelmesini Bekleme
            Yanıt beklemek çevrenin dayattığı bir faktördür. Bizim kontrolümüzde değildir. Ancak bazı taktikleri kullanıp bu sorunu çözebiliriz.
1. Beklemekte olduğunuz kişiyi arayıp önceliğinizi ve sorununuzu anlatın.
2. Her kapıya başvurun ulaşmak istediğiniz sonucu anlatın.
3. Karşınızda üst kademede biri çıkarsa kendi amirinizi devreye sokun.
4. İlgili herkesin yanıt, bilgi vs. aldığında en kısa sürede temasa geçmesini isteyin.
            İKİNCİ YASA: Temel Değerlerimiz Kişisel Doyumumuzun Temelidir.
            Mükemmel bir ahlaka sahip olmak için 13 erdemi yerine getirmeliyiz.
1. Kendini tutma “ Ruhsuzluk yeme, yücelik içme”
2. Sessizlik “ Yalnızca sana yada başkalarının yararına şeylerden konuş, havadan sudan konuşmaktan kaçın”
3. Düzen “ her şeyin bir yeri ve her işin bir zamanı vardır”
5. Kararlılık “Yapman gerekene karar ver,  karar verdiğini mutlaka yap”
6. Tutumluluk “Yalnız başkalarını yada kendimize yararlı şeylere para harca israf etme”
7. Çalışkanlık “Zaman kaybetme her zaman yararlı bir şeyle meşgul ol gereksiz faaliyetten kurtul”
8. İçtenlik “Zararlı hilelere başvurma”
9. Adalet  “ Haksızlık yapma hiç kimseye zarar verme”
10. Ölçülülük “ Aşırıdan kaçın”
11. Temizlik “ Bedenimizin, giysilerimizin pis olmasına izin verme “
12. Sükunet “ Ufak şeyler veya kazalar amacını engellemesin”
13. İffet “ Adını lekeleyecek hallerden kaçın”
              ÜÇÜNCÜ YASA: Günlük uğraşlarınıza temel değerlerimizi yansıttığında iç huzuru yaşarsınız.
            Bizim açımızdan neyin en önemli olduğunu keşfedip onunla ilgili bir şeyler yapmak iç huzura ulaşmak demektir.Bu kadar basit olduğu halde dünyanın en zor işidir. Çünkü onunla araya ivedi görünen daha önemsiz işler girer.
            DÖRDÜNCÜ YASA: Önemli bir hedefe ulaşmak için rahatlık bölgenizden çıkmak zorundasınız.
            İnsanların rahatlık bölgelerine eğilmeleri doğal bir yaklaşımdır. Çünkü güvenilir ve kötü sürprizlerle karşılaşılmaz. Bir hedef, var olan planlı durumla  bir çalışmayı gösterir. Öyleyse tanımı gereği bir hedefe ulaşmak, yeni bir şey yapmak rahatlık bölgesinden çıkıp yeni ufuklara dolanmaktır. İnsan rahatlık bölgesinden çıkmak istemez. Çünkü bir hedefi yoktur. Bir hedefe ulaşmak için akıllı hedefler kullanılmalıdır. Bunlar ;
-Belirgin olması
-Ölçülebilir olması
-Eğleme dönük olması
-Gerçekçi olması
-Zamanında gerçekleşmesidir.
               Rahatlık bölgemizden çıkmanın önündeki üç engel vardır,
               Birinci Engel:
               Görünmez kurul: Başkalarının değerine göre yaşamak yerine kendi değerinize bağlı kalmak ve hayatını onlarla kılmak gerekmektedir.
               İkinci Engel:
               Duvar: Bazen koşulların yada geçmişteki hatalar, sorumluluklar veya dayatma kısıtlamaların oluşturduğu duvarlarla sarılmış olduğunu hissederiz. Başkalarının ne düşündüğü önemli değildir.Kendimizi ve değerlerimizi benimsersiniz. Dünyada sizi benimser.        
                Üçüncü Engel:
               Değişme korkusu: Başarısızlıktan korktuğumuz için değişimden korkarız. Başarısızlık korkusu hedeften uzak durmada çok güçlü bir güdüdür. Başarısız olmaktansa hiç denememeyi tercih ederiz.
               BEŞİNCİ YASA: Günlük planlar yapmak odaklamayı arttırarak zamanımızı çoğaltır.
Bir işi planlamaya ne kadar çok zaman ayırırsak onu yapmaya o kadar az zaman gerekir. Bugünkü iş yoğunluğunun sizin programınızın dışında kendiliğinden bir plan yapmasına izin vermeyin.
Beş yaygın bahane vardır:
1. Plan yapmaya vaktim yok.
2. Neler yapmam gerektiğini zaten biliyorum. Neden plan yapmaya zaman harcayayım.
3. Plan yapmak bana yarar getirmiyor. Günüm çok fazla bölünüyor.
4. Uzun bir iş listem olduğunda kendimi kısıtlanmış hissediyorum.
5. Doğru dürüst plan yapmayı bilmiyorum.
               ALTINCI YASA: Davranışlarınız, gerçekten inandığınız şeylerin yansımasıdır.
     Gereksinimler        İnanç Penceresi            Kurallar         Davranış Kalıbı        Sonuç
               Birinci Öğe : Gereksinimler: insanların gereksinimlerinin hava, su, yiyecek olduğunu söyleyebiliriz. Ama psikologlara göre manevi gereksinimlerimizde çok güçlüdür. 4 temel manevi gereksininiz vardır.
1. Yaşama gereksinimi,
2. Sevme ve sevilme gereksinimi,
3. Kendini önemli hissetme,
4. Çeşitli deneyimler yaşama gereksinimi.
               İkinci Öğe : İnanç Penceresi : Gidilen yön yada bu gereksinimleri karşılama yöntemleri inançlarımızdan kaynaklanır. Dünyaya bu pencereden bakarız.
               Üçüncü Öğe : Kurallar : Her inanç ile bilinçaltında davranışlarınıza egemen olan kurallar yaratırsınız. Bu kurallar sizin inancınızı eyleme dönüştüren ilkelerdir.
               Dördüncü Öğe : Sonuçlar : Davranışlarınızın sonuçları gereksinimlerinizi karşılaşıyorsa kullandığımız inançlar doğrudur. Davranışlarımızı zaman sınavından geçirmeliyiz.
               YEDİNCİ YASA: İnançlarınız ile gerçekler uyum içinde olduğu zaman gereksinimlerinizi karşılarsınız.
İnançlarımızı iki sınavdan geçirmemiz akıllıca olur.
1.  Kendi deneyimlerimiz,
2.  Başkalarının deneyimleriyle.
               SEKİZİNCİ YASA:
               Olumsuz davranışlar yanlış inançlar :
Değiştirerek düzeltilir. İnançlarımız ister doğru olsun ister olmasın herkesin doğru inancı olduğunu varsayar ve ona göre davranır. İşleri akışına bırakırsak olumsuz davranışlar hayatımızı kontrol altına alma yolundaki en iyi girişimleri bile boşa çıkaracaktır.
               Olumsuz davranışlar biraz olumsuzdan (beyaz yalanlar bağırmak vb. ) çok olumsuza (madde bağımlılığı, yalan söyleme alışkanlığı vb. ) uzanan geniş bir yelpaze oluşturur.
               DOKUZUNCU YASA:
               Öz saygınız kendi içinizden gelmelidir.
               Benjamin Franklin “ Başkalarının gözleri bizi mahfeden gözlerdir. Ama benden başka herkes kör olmuş olsaydı ne güzel evler, ne de güzel mobilyalar isterdim” demişti. Başkalarının düşüncelerini göz ardı etmek olanaksızdır. Özellikle de onlara saygı yada hayranlık duyduğumuzda .
               Hepimizin doğal olarak öz değerlerimizle ilgili duygularımızın doğrulanmasını isteriz.  Ama çoğu kez başkalarının onayını elde  etme isteği bizi öz değerlerimize aykırı davranışları zorlar. Kendi ilke ve benliklerimizle değil başkalarınkine uygun hareket ederiz.
3 tür motivasyon türü vardır.
1.  Korku kaynaklı motivasyon,
2.  Görev ve sorumluluğu yerine getirmek duygusu kaynaklı,
3.  Sevgi kaynaklı,
               Bir başkasının değerine uyarak yaşamak son derece tepkisel hayat tarzıdır ve son derece stresli ruh halini yansıtır.
               ONUNCU YASA:  Daha fazla verirseniz daha fazlasına sahip olusunuz.
               Bireyler kendilerine iyi bir hayat sağlayacak zenginlikten daha fazlasına sahip olduklarında iyi yaşamak için harcadıkları ile edinmiş oldukları arasındaki oran onlara ait değildir. Bu zenginliğin fazlası insanın yararlı bir şeyler yapmaları için insanların sorumluluğuna bırakılmış emanettir.
Motive olmak için neler yapmalısınız?
Motivasyon Stratejileri

Uzaklaşma ve Yaklaşma

Diğerlerini motive etmenin anahtarını bilmek yararlı olabilir mi? Bu aynı zamanda Türk iş dünyasının önemli bir problemi olan motivasyon konusunda yardımcı olabilir mi? Aslında, motivasyon buradaki anlamıyla şöyle açılayabiliriz... Hoşa gitmeyen işleri de kolayca ve zorlanmadan yapabilmek... Hoşa gitmeyen işleri yaptırabilmenin sadece iki yolu
var;
havuç ya da sopa...
Önemli olan nokta sopayı ya da havucu ne zaman kullanacağınızı bilmek ve nerede hangi havucu ya da sopayı
kullanacağınızı bilmek.

Biz, havuca tepki verenlere "yaklaşmacılar", sopaya tepki verenlere ise "uzaklaşmacılar" diyoruz. Emin olun ki, ateş yeterince sıcaksa, herkes ondan kaçmak için, eğer altın küpü yeterince parlaksa, herkes ona
ulaşmak için, elinden geleni yapacaktır.

İnsanlar bir şeyi neden yaparlar? Ya belirli bir noktaya ulaşmak için çoğunlukla keyif); ya da belirli bir noktadan kaçmak için (çoğunlukla acı ya da keyifsiz durum)... İnsanlar bu anlamda, onlara çekici gelen şeylere yaklaşır, onları itan şeylerden uzaklaşırlar. Uzaklaşılan ya da yaklaşılan bu şeyler değerlerle ilgilidir. Değerler, insanların uzaklaşmak ya da yaklaşmak için zaman, emek ve kaynaklarını harcadıkları şeyleri belirler.

X ve Y Teorisi

Motivasyon konusu, son elli yıldır, yönetim dergilerinde tartışılıyor.Bu sürew içerisinde iki önemli çatışan teori ortaya çıkmıştır. Douglas Mc Gregor 19602 da The Human Side of Enterprise dergisinde, bu iki teoriyi "X Teorisi" ve "Y Teorisi" olarak adlandırmıştır.

Teori X aşağıdaki varsayımlar üzerine kurulmuştur:

1. Ortalama her insan işi sevmez ve ondan kaçmak için yollar arar.
2. Bu iş sevmezlikten dolayı çoğu insan zorlanmalı, yönetilmeli ve cezayla tehdit edilmelidir.
3. Ortalama insanın hırsı yoktur ve yönetilmeyi tercih eder. Sorumluluktan kaçarlar ve en yüksek değerleri güvenliktir. Bu
insanları iyi yönetebilmek için ceza gereklidir. Çoğu insan temelde tembel olduğundan, "sopa" gereklidir; yine de patron arkasını döndüğünde çalışmayı bırakacaklardır.

Teori Y ise aşağıdaki varsayımlar üzerine kurulmuştur:


1. Fiziksel ya da zihinsel çalışma, oyun ya da dinlenmek gibi doğaldır.
2. Dış kontrol ya da ceza tehditleri, insanları motive etmenin tek yolu değildir. Çoğu insan hem fikir hedefe ulaşmak için kendilerini yönetir ve kontrol eder.
3. Hedefle hem fikir olmaları, o hedefe ulaşmakla ilintilendirdikleri ödüller sebebiyledir.
4. Her ortalama kişi, doğru şartlar altında, sorumluluk istemeyi ve/veya kabul etmeyi öğrenir.
5. İnsanların büyük çoğunluğu, kurumsal problem çözme konusunda, hayal etmek, ustalık ve yaratıcılık için yeterli kaynaklara sahiptir.
6. Modern iş dünyasında, ortalama bir insanın entellektüel yeteneklerinin çok azı harekete geçirilebilmektedir. Bu kişileri doğru
yönetebilmek doğru "havuçları" bulmakla olabilir. İnsan kaynağının potansiyelini ortaya çıkaracak çözümleri bulmak yöneticiler
düşmektedir.

Peki siz hangi teorinin varsayımdasınız ?

Toplumumuzdaki İş Dünyasını Motive Etmek

Teori X ve teori Y üzerindeki tartışmalar hala devam ediyor. Çünkü her ikisi de doğru ve her ikisi de yanlış. Bazı insanlar ilk teoriye uyarken, bazıları de ikincisine uyuyorlar. Yöneticiliğin sırrı, bireyin hangi kategoriye girdiğini ve ne türüyle motive olacağını bulmaktır.

Yaklaşmacı kişiler ulaşmak istediklerine ulaştıklarında artık hareket etmezler; uzaklaşmacılar da istemediklerinden kurtulduklarında...

Çalışan insanların içinde uzaklaşmacılar eğer hayat onlar için rahatsa hiç bir şey yapmayacaklardır. Bir çok şirket insanlara uzaklaşmak isteyecekleri hiç bir şey bırakmıyor. Kişinin normal standartlarda bir evi, ailesi, kazancı varsa, işten atılma problemi yoksa, iş yerinde rekabet yoksa, uzaklaşmak isteyeceği bir şey de yok demektir. Bu da o kişinin motive olamaması demek olacaktır. Benzer durum yaklaşmacılar için de geçerlidir. Eğer tüm hedeflere ulaşmışlarsa ve önlerine yeni ödüller konmuyorsa motive olamayacaklardır.

Kimi insansa bazı durumda yaklaşmacı iken bazı durumda ise uzaklaşmacıdır. Bu kişilerin hangi durumlarda yaklaşmacı oldukları ve
nelere ulaşmak istedikleri ile hangi durumlarda uzaklaşmacı ve nelerden kaçmak istedikleri bulunmalıdır.

Motivasyon Stratejisini Ortaya Çıkarmak

Motivasyon stratejisini ortaya çıkartmanın en iyi yollarından birisi onları bu sabah yataktan kaldıran şeyin ne olduğunu sormaktır. Çünkü kimi insan, yataktan kalmak için o gün olacak güzel şeyleri düşünerek motive olurken, kimi insan da kalkmazsa olabilecek kötü şeyleri düşünür.

Tipik Bir Motivasyon Stratejisinin Unsurları

Ateşleyici; istenen ya da istenmeyen işin düşünülmesi aşaması. Burada çoğunlukla istenen durumun olumlu duygularını ortaya çıkartan görsel ve işitsel tasarlamalar ya da istenmeyen durumun olumsuz duygularını
ortaya çıkartan görsel ya da işitsel tasarlamalar yapılır. Ayrıca oluşturdukları resmle içleşmek, motivasyonu arttırırken, dışlaşmaksa azaltır. İçleşmek ve dışlaşmak alt sistemlerin ayarlanmasıyla olur.

1. Operasyon; işi yapmak ya da yapmamakla ilgili kendi kendine konuşma ve zihinde canlandırılması aşaması.

2. Şu anın kriterleriyle, yapılma ya da yapılmama durumunun kriterlerinin karşılaştırılması aşaması.

3. Yapılma ya da yapılmama durumunun, motive edebilirliği kararı aşaması.

4. Yaklaşma ya da uzaklaşmaya giden ilk hareket.Hem yaklaşmacı hem de uzaklaşmacı stratejinin kişide varolması en
etkili olan olarak görünmektedir. Zaman zaman insanlar daha stresli olduğu için ve yaklaşmacı strateji, zihni hedeflere daha iyi yönlendirdiğinden,uzaklaşmacı stratejilerini değiştirmek isteyebilirler. Bununla birlikte kişilerin motivasyon stratejilerini değiştirme çalışmalarında, ekoloji kontrolünün yapılması, kişinin tamamen demotive kalmaması açısından önemlidir. Hatırlayın ki zaman zaman uzaklaşmacı stratejiye de ihtiyaç duyulabilir.


Başarının Bambu Ağacı ile Alakası Ne?

Gerçekten doğdu değil mi? Başarının Bambu Ağacı ile Alakası ne olabilir ki?

Bir düşünün ve sonra yazıyı okuyun bakalım!!!

Çinliler bambu ağacını şöyle yetiştirir:
Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.
Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.
Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez.
Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.
Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.
Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.

Akla gelen ilk soru şudur :

Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı Tabii ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?...

Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
  • Bir süre için çalışın,
    Bir süre tahammül edin.
    Her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder